90’lı yıllarda teknoloji yok muydu? Tabii ki vardı, bilgisayarlar da kullanılıyordu, telefonlar da. Ancak bunlar birbirine bağlı değildi.
Rand Hindi, TEDx’te yaptığı konuşmasında, insanların 90’larda özgür olduğunu ve yapay zeka sayesinde tekrar özgürlüğe kavuşacağını iddia ediyor. “Artificial intelligence will make technology disappear” diyor.
Rand’ın oluşturduğu grafiğe göre 1995 yılında ilk mailin gelmesiyle birlikte insanlar makinelerden bildirim beklemeye başladı. İletişimi kolaylaştıran bu muhteşem yenilik, köleliği pekiştiren ciddi adımlardan biri oldu. 2005 yılında ise telefon-tablet ve bilgisayarların birbirine bağlanması ile birlikte insanlar farklı hizmetlerden farklı bildirimleri farklı cihazlarda beklemeye ve aynı bildirimi birden fazla makineden almaya başladı. Böylece işinizin başında veya bilgisayarın karşısında bir şeye odaklanmışken telefondan gelen bir bildirim birkaç saniyenizi çaldıktan hemen sonra aynı bildirimi tabletten veya bilgisayardan da alabiliyor ve tekrar aynı süreyi kaybediyorsunuz.Kosta Rika’ya yaptığı seyahat sırasında Wi-fi ve mobil veriye sahip olmadan kız arkadaşıyla dışarıda çok iyi vakit geçirdiğini söyleyen Rand, otele dönüp wi-fi’a bağlandıktan sonra iletişimin koptuğunu söylüyor. 90’lı yılları Kosta Rika sokakları, günümüzü ise otel temsil ediyor.
Aynı grafiğe göre günümüzde buzdolabı-televizyon-telefon vb teknolojik cihazlar birbirine bağlanabiliyor, ki hâlâ çıraklık zamanları, ve evinizde işinizi kolaylaştıran bir iletişim sağlandığı gibi bazen işiniziden-ilişkinizden alıkoyan bir iletişim kirliliği de yaşanabiliyor. Çünkü romantik bir akşam yemeği yerken, bulaşık yıkarken veya duş alırken ansızın bir bildirim sesi duyabiliyoruz ve bu yaptığımız şeyi ya yarım bıraktırıyor ya da verimini düşürüyor. Cebimizde titreştiğini hissedip sürekli baktığımız telefonlarımızın 0 bildirime sahip olmasını söylemiyorum bile. Evet, teknoloji bizi kendisine bağımlı kıldı.
2025 yılıyla birlikte dünya üzerinde birbirine bağlı 100 milyardan fazla cihaz olabileceği düşünüyor. Şu an dünya üzerinde aktif olarak Android kullanan cihaz sayısı 2 milyar. Android’in telefon-tablet harici kullanıldığı cihazları da sayarsak bu rakam en fazla 5 milyar olacaktır. Android dışı cihazlarla bu sayıyı 10 milyara sabitleyelim. 8 yılda 90 milyarlık bir fark oluşuyor. Sadece bir insanın 100den fazla birbirine bağlı cihaza sahip olması muhtemel. Duş başlığının en sevdiğiniz sıcaklığınızı bilmesi, favori kişinizi belirleyip ondan gelen mesajı sesli olarak okuması tarzı gelişmeler en fazla 10 yıllık bir geleceği kapsıyor gibi.Yapay Zeka, teknolojiyi görünmez bir gerçek kılacak dedik. Bunu Context Awareness(Bağlam duyarlılığı) sayesinde yapacak. Bir makinenin, bulunduğunuz ortamı her şeyiyle tanımasına verilen bu isim, yapay zekanın(AI) en önemli alanlarından biri olarak görülüyor. Çünkü makinenin size kendi zekasıyla bir davranış sergilemesi için önce kendisinin veya sizin ne durumda olduğunuzu fark edebilmiş olması gerekiyor. Tabi bu alanın gelişmiş olabilmesinin en büyük sebebi de sensör teknolojilerinin çok ciddi bir ivme ile gelişebilmiş olması. Çünkü bu noktadan sonra olay tamamen makineye içerik vermeye gerekiyor.
Sanırım içerik verme konusunda biraz ilkellik devreye giriyor diyebiliriz çünkü biz, sandviçle makarnayı birbirinden ayırabilen bir yapay zeka oluşturabilmek için o cihaza hem makarna hem de sandviçin görsellerini eklemiş olmamız gerekiyor. Bu da, makinenin bir sandviçi her türlü tanıyabilmesi için milyarlarca sandviç görselinin girilmiş olması gerektiği anlamına geliyor.
Bu aslında 2000li yılların başında çok çok zor bir şeydi. İnternetin eriştiği noktalar yetersizdi ve global iletişim bu kadar fazla değildi. Bunların yanı sıra akıllı cihazlar da yoktu. Yani bir veritabanı oluşturmak ve bu veritabanından yararlanabilmek neredeyse imkansızdı. Şimdi ise durum tam tersi, veritabanı zaten yıllardır oluşturulmuş durumda ve halen günde milyonlarca girdi elde edilebiliyor ve tek yapılması gereken bu bilgilerin yorumlanması. Bu da zaten birkaç yıldır ivme kazanmış bir teknoloji.
Elon Musk’ın yörüngeye 4 bin kadar uydu gönderip tüm dünyaya ücretsiz internet erişimi sağlamaya çalışmasını da buna(Tesla araçları için veritabanı sağlamak amaçlı) bağlayabiliriz diye düşünüyorum.Peki ya bu cihazlar 1 saniyede “I know kung-fu” diyebilecek bir seviyedeyse, bizim işlerimizi ellerimizden almayacak mı? Bunların cevabını Evham kategorisinde vermeye çalışacağız ama şimdilik konuya devam edelim.
Özellikke Twitter’da görmüşsünüzdür, Google’ın Alpha Go’su, GO oyununda dünya şampiyonunu ilk 2 maçta yenmeyi başardı. Evet, makineler bu kadar zeki bir hale gelebiliyor ancak AlphaGo, bu maçları kazanmadan önce, tarihte oynanmış milyonlarca GO maçını izledi ve sonra milyonlarca kez kendi kendine oynadı.
Alpha Go’nun milyonlarca maç izlediğinden bahsetmiştik, bu maçlar izletilirken belki internette veya arşivlerde yeterince maç olmadığı için farklı kaynaklar araştırılmış, sırf izletebilmek için yeni maçlar oynatılmış ve maddi kayba yol açmış olabilir. Ama şimdiki teknoloji kültürümüz 50 yıl önce olsaydı, zaten internet üzerinde milyonlarca GO videosuna erişilebilecek ve makineye sadece “Go maçı izle” komutu verilmesi yetecekti. Mevcut teknoloji ile bu komutu daha detaylı vermeye de gerek yok. Kendisi, hangi maçın Go maçı olduğunu hangisinin satranç maçı olduğunu ayırt edebilecektir.
Yapay zekanın yazıyı da anlayabilmesi ile birlikte, bundan 5 yıl sonra robot bir futbolcu üretilmeye çalışıldığını düşünürsek, bu futbolcunun tüm futbol tarihindeki videolara, görsellere, haberlere ve forum sitelerindeki Jan Olde Riekerink başlığındaki yazılara bile erişebileceğini, yorumlayabileceğini ve buna göre bir oyun karakteri oluşturabileceğini düşünebiliriz. Bu noktada bu futbolcunun birden çok dil bilecek olması ise cabası.