Facebook’un defalarca gizlilik ihlali yaparak para kazanması, Google’ın kullanıcılarını adım adım takip etmesi ve yönlendirmesi gibi skandallarla birlikte artık eminiz ki akıllı telefonlarımız bizim en büyük casusumuz. Bu konuda her ne kadar evhamlanıyor olsak da şu an için tüm endişeleri giderecek bir teknolojiye geçiş yapabilmiş değiliz. (Belki blockchain bu derdimize derman olabilir, ne dersiniz?)

Öte yandan yapay bir zekanın kişisel bilgilerimize sahip olması, birçok konuda lehimize olabiliyor. Mesela, tespit edilmesi oldukça zor olan depresyonun teşhisi.

Stanford Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, akıllı telefonların yüz ve ses analizi yaparak depresyonu teşhis edebileceğini söylüyor. Depresif ve depresif olmayan insanların videoları ile beslenen makine öğrenimi algoritmaları yüz hatları, ses tonu ve kelime seçimlerine göre bir insanın, zamanın %80’inde depresif modda olup olmadığını tespit edebilir hâle geldi.

Dünya çapında 300 milyondan fazla depresyondan muzdarip insan varken sosyal baskı, maliyet ve erişilebilirlik gibi sorunlardan dolayı yetişkin insanların %60’ı bu konuda herhangi bir uzmandan yardım alamıyor.

Geçtiğimiz günlerde Google’dan Stanford’a dönen Lei-Lei Fei tarafından yönetilen araştırmanın sunumu Montreal’daki NeurIPS AI konferasında yapıldı.  Araştımacılar akıllı telefonların psikologların yerini almayacağını vurguladı ve yapay zekanın ön yargılı olmaması için de daha titiz çalışılması gerektiğini hatırlattı.

MIT’de sağlık ve makine öğrenimi üzerine çalışan asistan profesör olan David Sontag ise çalışmaya biraz daha şüpheli yaklaşmayı tercih etmiş. Yapay zekanın eğitildiği verilerin bir doktor ile birlikte mi toplandığını bilmediğini söyleyen Sontag, bir avatar ile depresyon teşhisi koyan bu uygulamanın tamamen otonom çalışıp çalışmayacağı konusunda da fikir edinemediğini söylüyor.

Yayınlanan makale; ses tanıma, doğal dil işleme ve bilgisayarlı görme teknolojileri ile depresyonun nasıl tespit edilebileceğini ve dünyanın her bir tarafında telefonlara nasıl entegre edilebileceğini anlatıyor. 2018 yılında karşımıza çıkan Apple Watch Series 4‘un da EKG çekebildiğini, düştüğünüz anda fark ederek acil servisi arayabildiğini göz önünde bulundurarak akıllı cihazların sağlık takipçimiz olabilmeleri yolunda ciddi adımların olduğunu söyleyebiliriz.

Buzdolabımız, ayakkabımız,şemsiyemiz ve hatta arkadaşlarımız da ‘akıllı’ bir cihaz haline geldiklerinde hem dünyada olanları hem de vücudumuzda olanları çok daha iyi takip edebiliyor olacağız şüphesiz, ancak o günlerde hangi sorunlara sahip olacağımız daha büyük merak konusu.

Kaynak: TechnologyReview

Share:

administrator

1997’de Nevşehir-Ortahisar’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde Basım Teknolojileri eğitimi görüyor. Gazeteciliğe ve doğru bilgi alma hakkına inanan Hasan, bir Onaran olarak sosyal inisiyatifin ve eğitimin gücüne inanıyor, geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir