Abu al-Nour, İdlib’in küçük bir kasabasındaki evinde uzanmış zamanını geçiriyordu. 2 ile 23 yaş arasındaki 7 çocuğunun bir kısmı içeride ders çalışıyor bir kısmı dışarıda oynuyordu. Kendisinin inşa ettiği küçük bir evi vardı Abu al-Nour’un, geniş de bir bahçesi. Eşi mutfakta öğle yemeği hazırlıyordu.
Danny Gold, The Wired’da yayınladığı yazı ile Suriye’deki insanların en yeni teknolojiler sayesinde nasıl hayatta kaldığını dosyalaştırmış. Oldukça detaylı olan bu içeriği kısmi şekilde dilimize aktarmak istedik. Hem bilgileri bir bütün şekilde alabilmek hem de ciddi şekilde mevcut durumu sindirebilmek için orijinal içeriği okumanızı tavsiye ederiz.
Savaş öncesi çiftçilik yapan al-Nour, savaş sonrası mazot ve diğer gereçlerin fiyatlarının yükselmesinden dolayı günlük işlere yönelmişti. 2011’de başlayan iç savaşın ilk yılı geçerken İdlib muhalifler tarafından ele geçirilmişti ancak bu ailenin yaşadığı köy, hiçbir ordunun dokunmayacağı kadar küçüktü. Yine de al-Nour, bir olay olduğunda askerlerin/savaşçıların evlerinin önünden geçişine tanıklık ediyordu.
Muhalif ordunun kontrolünde olmak demek hükümetin hava saldırılarına maruz kalmak demek. 2012’de başlayan bombardımanlar 2014 itibariyle çok daha kötüye gitti. Birçok köylü korkarak kaçarken kalanlar hem fakirlikle hem de hava saldırıları ile baş etmek zorunda kaldı. Mahalleye ilk hava saldırısı yapıldığında al-Nour bir aileden 8 kişinin hayatını kaybedişine tanıklık etti. Yardım etmeye çalışsa da elinden bir şey gelmeyen al-Nour kendi ailesinin başına neler gelebileceğini düşünmeden edemiyordu. 5 yıllık bu korku sekansından sonra bir arkadaşından Sentry isimli bir servisin varlığını öğrendi. Bu servis, Facebook ve Telegram üzerinden hükümetin hava güçlerinin yaklaşmakta olduğunu haber veren bir servisti.
Bir Nisan günü öğle saatlerinde telefonuna gelen bildirimle 80 kilometre ötedeki Hama üssünden bir hükümet jetinin kalktığını öğrenen çiftçi, panikledi. Ailesine seslendi ve küçük çocukları hızlıca sığınağına taşıdı. O köyde hayatta kalmayı başarmış olan birçok aile gibi al-Nour’un da kendi kazdığı küçük bir sığınağı vardı, bir fırtına sığınağı gibi basitçe yapılmış, mütevazı bir mahzen. Tüm çocuklarını sığınağına taşıdı ancak karısını bulamamıştı. Yaklaşmakta olan jetin yırtıcı sesi, al Nour’un karısının ismini bağırmasıyla birleşiyordu ve yere inen bombanın yarattığı sarsıntı ile karısının yüzünü görmesi aynı karede yaşanacaktı.
Al Nour bu anları, “Toz ve ateş kokuyordu. Her yer tozdu” diyerek anlatıyor. Şarapnel parçaları karısının sırtına isabet etmişti ve çocukların bir kısmı şok içinde sessiz kalmışken diğerleri ağlayarak dışa vuruyordu korkusunu. Tozun, dumanın içinden bile evinin yok olduğunu görebiliyordu ancak en azından herkes hâlâ hayattaydı. “Ölümü kendi gözlerimizle gördük” diyor Al-Nour telefonda yaptığı röportajda. “Sentry’nin alarmı olmasa muhtemelen ölmüş olurduk.”
Suriye iç savaşının 7. Yılı geride kalırken bugüne kadar yaklaşık 500 bin Suriyelinin öldürüldüğü tahmin ediliyor.
500 bin öldürülmüş masum insanın arasında on binlerce Esad mağdurunun yanı sıra, IŞİD ve IŞİD ile savaşan Amerika ve ortakları tarafından öldürülen insanlar da bulunuyor. 6 milyon Suriyeli ise ülkelerinden sağ kurtulmayı başarmış durumda.
Al Nour’un telefonuna gelen uyarıyı tasarlayan Hala isimli girişim 2 Amerikalı ve 1 Suriyeliden oluşuyor. Bombardımanları durduramayacağını bilen bu bir hacker, bir girişimci ve bir yazılımcıdan oluşan ekip masumları korumak için teknolojiden faydalanabileceklerini düşündüler ve Sentry’yi oluşturdular. Şu anda ise bombardımanın Shazam’ı diyebileceğimiz bir uygulama üzerinde çalışıyorlar. Jetlerin seslerini dinleyerek bombanın ne zaman ve nereye düşeceğini tahmin edebilen bir uygulama.
Farklı hikayeleri ile Suriye’de bir araya gelen bu üç barış dostunun kurduğu Hala, 2015’te Sentry sistemi için kolları sıvadı. Başlarda videoları ve haberleri teker teker inceleyerek yeni bombardımanın yerini ve zamanını tahmin eden ekip daha sonra 3 yeni ekip üyesine maaş verecek parayı denkleştirdi ve Arapça haberleri okuyup tahmin gerçekleştirebilen bir nörol ağ (yapay zeka) dizayn etti.
Telegram, Facebook, Twitter ve Zello (Bir bas-konuş uygulaması) gibi uygulamalar için uyarı sistemleri de geliştiren ekip Ağustos 2016’da Sentry projesini hayata geçirmiş oldu. Sosyal ağlardan ve gönüllülerin dağıttığı broşürlerden tanıtımlarını yapan ekip daha ikinci günden “Bu uygulama sayesinde bir komşum hayatını kaybederken ben hayatımı kurtarmayı başardım” tarzı bir mesaj aldı.
“Bu, ne yaptığımızı ilk fark ettiğimiz andı. Bir aile kurtarılmıştı ve bu her şeye değerdi” diyordu Jaeger. O günden sonra kimse ara vermeden çalışacaktı. Levin, haftalık 100 saate kadar çıkan çalışma sürelerini hatırlıyor, Murad ise 3 gün boyunca hiç uyumadan çalıştığını.
Suriye’deki diğer şehirlerden bazıları hava saldırısı siren sistemlerine sahipti ancak bunlar hep elle etkinleştirilen türdendi. Yani biraz zaman kaybı yaratıyordu. Hala ekibi bu sirenleri Sentry’nin uzaktan tetikleyebileceği şekilde modifiye etti ve Beyaz Kasklılar olarak bilinen sivil savunma ekiplerine ulaştırdı. Şu an Suriye’de 150 kadar bu sirenlerden bulunuyor. Ekip ise bu sirenlerin güç kaynağı ve internet kesintilerinde de çalışabilmesini sağlamak için çabalamaya devam ediyor.
Birleşik Krallık, Danimarka, Kanada, Hollanda ve Amerika hükümetlerinin katkılarıyla ayakta kalmayı başaran ve arkadaşları ile birkaç yatırımcıdan da destek alan Hala isimli şirket 3 kişi çıktığı yolda şu an Slack üzerinden dünyanın farklı yerlerinden 18 çalışanı ile yoluna devam ediyor.
Bu içeriği oluşturan muhabir “Biz Murad ile konuşurken telefonuna bir uyarı geldi. Bir Rus jetinin Cisr eş-Şuğur dolaylarında olduğunu söylüyordu. 1 dakika içinde Sentry, şehirdeki sirenleri çalıştırdığını bildirdi. Birkaç dakika sonra Murad Twitter’dan şehre bir bombalama yapıldığını öğrendi. Hala’nın verileri siren ile bombalama arasında 11 dakika geçtiğini gösteriyordu ve sonradan yapılan analize göre yaralanan veya ölen kimse olmadı.” diye özetliyor tüm bu hikayeyi.
Şu an Facebook’ta 60 binden fazla takipçisi Telegram’da 16 binden fazla abonesi olan Hala ekibi, birçok can kurtardıklarının farkındaydı ancak çok daha etkili bir işe imza attıklarını fark edememişlerdi: Veri.
Hala ekibinin topladığı veriler sayesinde bugün işlenen tüm savaş suçları takip edilebiliyor. Suriye’deki savaş suçlarını araştıran Global Public Policy Institute’a bağlı bir araştırmacı olan Tobias Schneider verilerin paha biçilemez olduğunu söylüyor.
“Artık bombardımanları, insan kayıplarını ve tüm bu savaş suçlarını birbirine bağlayabiliyoruz. Böylece bombardımanı yapan uçağı, pilotu, hava üssünü ve komutanı tespit edebiliriz.” – Tobias Schneider
Al Nour, evi bombalandıktan sonra ailesiyle birlikte çok da uzak olmayan bir köye taşındı. Çok geçmeden hava saldırıları da onları takip etti. Yuvalarını kaybetmiş insanların yerleştiği bir kampa gittiler. Oradaki şartlar da çekilemez hale geldiğinde kendi kasabasına yakın bir kasabaya taşındılar. Al Nour fabrikalarda iş aradı ancak şansı pek yanında değildi. Çocuklarının da çok korkmasından dolayı bir daha evine dönemeyeceğini düşünürken, kira ödemekte zorlandığı için evine dönmeye ve bombalanmış hatıralarını yeniden inşa etmeye karar verdi. Şu an günlerini, hayatını mahveden bombanın izlerini silmekle geçiriyor.
Not: Orijinal içeriğin oluşturulma tarihi: 16.08.2018