2011 yılından günümüze kadar taşımacılık sektörü sürekli olarak büyüme gösterdi. Özellikle pandemi dönemiyle birlikte kargo taşımacılığı inanılmaz seviyelere ulaştı. Örneğin, eğer İstanbul’da oturuyorsanız köprüden geçerken İstanbul Boğazı’na baktığınız zamanda onlarca kargo gemisi görmeniz mümkün. Tüm dünya geneline baktığımız zaman ise günümüzde yaklaşık 5534 kargo gemisi bulunuyor ve bir yılda 9,213,396 kargo transfer ediliyor.
Taşımacılık sektörü yalnızca bu alanda da sınırlı kalmıyor. İnsanlar bir yerden başka bir yere gitmek istediğinde de uçak, araba gibi çeşitli ulaşım araçları kullanıyor ve bunlar da taşımacılık alanına giriyor. Sonuç olarak, milyonlarca aracın taşımacılıkta kullanıldığını söyleyebiliriz.
Taşımacılık Sektöründeki Zorluklar
Taşımacılıkta kullanılan milyonlarca aracı bir araya getirmeye çalıştığımız zaman elbette birçok problem de ortaya çıkıyor. Öncelikle tüm bu araçlar için direksiyon başında bir kişinin olması gerekiyor. Bu kişiler de taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketleri yüksek maaşlardan dolayı zor duruma sokuyor. Sırf bundan dolayı geçtiğimiz yıl DHL gibi tanınmış kargo şirketleri büyük oranda bir işten çıkarma gerçekleştirdi.
Ancak bu durum şirketlere yine bir çare olmadı. Neden mi? Pandemi döneminde birçok insan internet üzerinden alışveriş yapmaya başladı ve sonucunda çok fazla kargo isteği oluştu. Şirketler de işten çıkarmadan dolayı kalan çalışanlara ek iş vermek zorunda kaldı. Sonucunda da gelmeyen veya geç gelen kargolardan anlaşılacağı üzere verimsiz bir sektör ortaya çıktı.
Şu ana dek tam olarak bir çözüm geliştirilmemiş olsa da yapay zekâ destekli sistemler ile sektördeki verimsizlik azaltılmaya çalışılıyor. Bu yenilikler neler?
Taşımacılık Sektörü ile Yardımsever Yapay Zekâ Sistemleri
Henüz tam anlamıyla otonom sistemlere geçilmemiş olsa da bunun üzerinde birçok çalışma bulunuyor. Örneğin, Amazon otonom drone’lar ile teslimat yapabilmek için son hızla çalışıyor ve birkaç yıl içerisinde tüm kargoları bu şekilde teslim etmeyi planlıyor. Ek olarak, geçtiğimiz yıl UPS’in Wingcopter ile yaptığı anlaşma da teslimatların drone ile yapılmasını destekliyor. Şu anda bu çalışmaları günlük hayatımızda göremiyor olabiliriz ancak araştırmacılara göre kargo yüklü drone’lar çok yakında havada bizlerle olacak.
Bundan farklı olarak, gemilerde veya uçaklarda bulunan otopilot sistemleri de yapay zekânın bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Ancak kaptan veya pilotun otopilot açıkken bile araçta bulunması gerektiğinden şirketlere maaş konusunda çok yardımı dokunmuyor. Mayflower adındaki gemi ise bu duruma son noktayı koyabilir.
Gelecekten Gelen Gemi: Mayflower
Mayflower gemisinin içini gezme şansı yakaladığımızı düşünürsek içinde yer alan motor, konaklama yerleri, mutfak gibi yerlerden dolayı diğer gemilerden hiç farklı gelmeyebilir. Ancak bilgisayarla dolu bir odaya girdiğimizde anlayabiliriz ki diğer gemilerden çok farklı teknolojilere ev sahipliği yer yapıyor. Bilgisayarlar içinde yer alan son teknoloji yapay zekâ sistemleri sayesinde Mayflower diğer gemilerden farklı olarak tamamen otonom şeklinde seyahat edebiliyor.
Mayflower; Amerikan teknoloji şirketi IBM’in geliştirdiği yapay zekâ navigasyon sistemi ve çok sayıda kamera ile sensöre sahip, güneş enerjisiyle çalışan 15 metre uzunluğunda bir üç gövdeli bir gemi olarak geliştirildi. Gemi, bir ton ağırlığa kadar kargoyu 10 deniz mili hızında taşıyabiliyor. Her ne kadar şu anda az miktarda ağırlık taşıyabiliyor olsa da test aşamasını geçebilirse yapay zekâ sistemi daha büyük gemilere yerleştirilebilir. Bu sayede de onlarca ton yükü rahatlıkla taşıyabilir.
Mayflower’ın Taşımacılık Sektörü Üzerindeki Olası Etkileri
Geliştirilen sistemler, gemilerin daha az mürettebatla, hatta mürettebatsız olarak çalışabilmesini sağlıyor. Bu imkân, yalnızca işletme maliyetini azaltmakla kalmayıp aynı zamanda bir geminin tonajının hafifletilmesini de sağlayabilir. Hiçbir insanın olmadığı bir gemi, gıda gibi insansı ihtiyaçlar için kıyıya yanaşıp vakit kaybetmesine de gerek kalmayabilir. Bu sayede yakıt verimliliği sağlanabilir ve nakliyeyi daha ucuz, daha çevre dostu hâle getirilebilir.
Tabii ki de bu kadar gelişmiş bir sistemin yeni problemler ortaya çıkarma ihtimali de göz ardı edilemez. Tam otonom arabalar gibi taşımacılık sektöründeki sistemleri de programlamak oldukça karmaşık zorluklar içeriyor. Yapay zekâ algoritmasının; dalgaları, akıntıları, gelgitleri ve rüzgarı hesaba katarak, diğer gemileri tanıyabilmeleri, kaçamak manevralar yapabilmeleri ve çarpmadan kıyıya yanaşabilmeleri gerekiyor. Bu kadar parametrenin olduğu sistemler de çoğu zaman probleme sebep oluyor. Ancak bu sefer durum farklı gelişti. IBM’in geliştirdiği sistem, Atlantik Okyanusu’ndaki taşıma görevini inanılmaz derecede iyi yönetti ve Plymouth’tan Halifax’a olan yolculuğu tek bir navigasyon hatası olmadan tamamlamayı başardı.
Mayflower, taşımacılık sektöründe bir ilk oldu ve tam otonom sistem ile şirketlerin problemini kökten çözmenin ilk aşamasını tamamladı. IBM’in geliştirdiği sistemin diğer büyük gemilere, uçaklara ve arabalara da entegre edilmesiyle birlikte taşımacılık sektörü bir çağ atlayabilir. Bu sayede şirketler daha fazla gemi alabilir ve kargoların daha hızlı teslim edilmesini sağlayabilir. Ancak diğer yandan mevcut çalışanların işsiz kalması büyük bir ekonomik krize de sebep olabilir. Birkaç yıl içerisinde bu çağ atlamasının iyi mi kötü mü sonuçlar doğuracağını hep birlikte göreceğiz.
Kaynak: Medium