Döngüsel tedarik zincirleri, çevresel sürdürülebilirliğin ilkelerini esas alan bir süreç yönetim sistemi diyebiliriz. Döngüsel tedarik zincirlerine olan ilgiye rağmen, işleyen az sayıda örnek var. Birçok uzman, bu durumun başarılı döngüsel tedarik zincirlerinin oldukça yerel olma eğiliminde olması, ilgili ürün ve hizmetlerin nispeten sınırlı sayıda bileşenden oluşmasından kaynaklandığı düşünüyor. Bununla birlikte insan yapımı ürünler ve hizmetler, performans maliyet dengesini optimize etmek için birçok özel parçayı ve oldukça dağınık işlemleri içerme eğilimi taşıyor. Bu nedenle, tüketiciler performans ve maliyetten ödün vermeye istekli olmadıkça, döngüsel tedarik zincirleri nadir kalmaya devam edebilir.

[tooltip tip=”malzemelerin üretilmesi, kullanılması ve daha sonra çöp sahalarına, diğer ülkelere veya nehirlere ve denizlere atılması”]Normal[/tooltip] tedarik zincirlerinin israf edici ve çevreye zarar verici olduğu yaygın olarak kabul ediliyor. 2019’da [tooltip tip=”suların jeolojik, kimyasal, fiziksel ve biyolojik açılardan kapsam, içerik ve özelliklerini ortaya koymayı amaçlayan disiplinler arası bilimle ilgilenen kişilere verilen ad”]oşinograflar[/tooltip], dünya okyanuslarının bilinen en derin noktası olan Mariana Çukuru’nda plastik bir torba buldular. Bu çarpıcı örnek bize tüketicilerin ve politikacıların, malzemelerin büyük bir bölümünün geri dönüştürüldüğü ve yeniden kullanıldığı döngüsel tedarik zinciri kavramıyla neden ilgilenmeye başladıklarını gösteriyor.

İlgiye rağmen, döngüsel tedarik zincirleri gibi sistemlere ulaşmak için katedilecek yollar var. Örnek olarak Birleşik Krallık’ta plastiklerin yalnızca %9’unun geri dönüştürüldüğü ve genel olarak geri dönüşümün 2017’den beri %45 düzeylerinde durduğunu biliyoruz. Çevreciler, toplanan malzemelerinin bir kısmının geri dönüştürülmediği ve birçoğunun yakıldığından endişe ediyor.

Peki döngüsel tedarik zincirinin önüne neler geçiyor?

Bu soruyu cevaplamak için dairesel zincirleri neyin yönlendirdiğini anlamamız gerekiyor. Daha açıklayıcı olmak için bir örnek ile açıklayalım. Alüminyum kutular, yüksek oranda geri dönüştürülür ve yeniden üretilir. Kullanılmış teneke kutular genel çöplerden ayrılır, toplanır, temizlenir ve ardından taze alüminyum ile birlikte yeniden işlenir. Dairesel tedarik zincirlerinin işleyişindeki zorluk ise bu faaliyetlerin zincirdeki farklı faktörler tarafından gerçekleştirilmesinden kaynaklanıyor. Tüketicilerin kendileri, depozitolu kutular satan dükkanlar, atık şirketleri, alüminyum üreticileri ve kutu üreticileri akışta problem yaratabiliyor.

Yukarıdaki örnekte kuruluşların hepsinin, tedarik zincirindeki her bir katılımcının fayda sağlaması ve katılmayı seçmesi için geri dönüşümden yeterli değeri ortaya çıkarabilmesi ve paylaşabilmesi gerekiyor. Bunlara ek olarak, ekonomimizde bu süreci yürütmeyi zorlaştıran sistemsel nedenler de var.

Alüminyum kutular görseli

Bunun neden böyle olduğunu anlamak için bir fabrikadaki üretimi, biyolojik bir hücredeki üretimle karşılaştırmakta fayda var. Bir hücre gerçek bir işlevsel eş değeri olan oldukça üretken bir üretim sistemidir. 

Bunun neden böyle olduğunu anlamak için bir fabrikadaki üretimi, biyolojik bir hücredeki üretimle karşılaştırmakta fayda var. Bir hücre gerçek bir işlevsel eş değeri olan oldukça üretken bir üretim sistemidir. Örneğin, yalın akış sistemine sahiptir. Depolama son derece düşüktür ve hücredeki saf işlem süresi ile üretim süresi arasındaki oran yaklaşık 2.1’dir. Bu modern yalın üretim tesislerini bile geride bırakır. Hücre, arızalı parçaların hemen atıldığı ve söküldüğü durumlarda %100 kalite denetimi kullanır. Hücreler ayrıca neredeyse tamamen dairesel bir besleme sistemine sahiptir. Bu durum, iki sistemsel özellik nedeniyle mümkündür:

Parçaların ortak özelliği

Hücre, karmaşık yapılarını 30 kadar az [tooltip tip=”su, nitrat, CO2, metan, karbon, oksijen ve fosfat gibi”]temel maddeden[/tooltip] ve biraz daha fazla sayıda [tooltip tip=”amino asitler, şekerler ve nişastalar, yağ asitleri gibi”]ara maddeden[/tooltip] oluşturur. Daha karmaşık nihai ürünler, kolayca temel malzemelere indirgenebilir. Bunu, 1000’den fazla farklı tedarikçiden malzeme tedarik eden orta ölçekli bir üretim tesisiyle karşılaştırabiliriz.

Son derece yerli üretim 

Hücresel üretim için girdi ve çıktıların çoğu yerel olarak sağlanır ve kullanılır. Hücrenin ve hücrelerden oluşan organizmaların çevresinde, temel malzemeler için 30 kadar az yerel yeniden kullanım döngüsü vardır. Burada her hücre aslında bitkilerden, otoburlardan, etoburlardan, ölüleri sindiren böceklerden bir şeyler alır. Hayvanlar ve ölü bitkiler biyolojik materyali daha fazla işleyen bakterilere dönüşür, böylece bitkiler kökleri aracılığıyla topraktan ham maddeleri tekrar emebilirler. Bütün bunlar fotosentez yoluyla yakalanan güneşten gelen enerjiyle beslenir. Bunu örneğin otomobil üretiminde artan karmaşıklığa sahip alt montajların ülke sınırları içerisinde ileri geri gönderildiği modern tedarik zincirleriyle karşılaştırabiliriz.

Bu iki temel özellik, malzemelerin yerel olarak mevcut olması, başka yerlerden daha ucuz ve hızlı bir şekilde elde edilmesi nedeniyle yeniden kullanım maliyetini düşürür ve değerini artırır. Yukarıda verilen döngüsel tedarik zinciri örneğine yeniden baktığımızda alüminyumu yaygın olarak ‘kullanılan ilk geri dönüşüm ürünü’ başarısı yapan bir fabrikanın, nispeten yerel girişimi dahilinde gerçekleşebileceğini görebiliriz.

Sorun şu ki çoğu tedarik zinciri, temel yapısı çok daha az basit olan ve coğrafyalara yayılan ürünler içeriyor. Yöneticiler tedarik zincirlerinin çoğunda işlevsellik ve ekonomik verimlilik elde etmek için ürün parçalarını çoğalttı ve üretimi merkezileştirdi. Çoğu tedarik zinciri bu hedefler için optimize edildiğinden, döngüsel iş modellerini benimsemek yakın gelecekte pahalı olacaktır.

Ürünleri veya bileşenleri geri dönüştürmek/yeniden üretmek için kullanım yerinden üretim yerine geri döndürmek, toplama sistemlerinin çok uzun mesafeler boyunca sürmesine sebep olduğu için ekonomik olmaktan uzak bir ortam oluşturuyor.

Döngüselliğe doğru bazı hareketleri destekleyebilecek teknolojik gelişmeler ise yolda. 3D baskı daha yaygın olarak benimsendikçe, tedarik zincirlerindeki merkeziyetçilik daha ekonomik hale gelecektir. Elbette, karmaşık ürünlerin ilk montaj tesislerinin bir süre daha merkezileştirilmesi gerekebilir, ancak yedek parçalar prensipte kullanım noktasına tamamen dağıtılabilir.

Öngörülebilir gelecek için, döngüsel tedarik zincirlerini yaygınlaştırmak, işletmenin büyük üretim tesislerinin bazı ekonomilerinden vazgeçmesini ve parçaların uzmanlaşmasını (ve dolayısıyla özellik performansını) azaltmasını gerektirecektir. Tüketicilerin biraz daha az sofistike ürünlere yönelmesi, işletmelerin ise tüketici isteklerini takip etmesi gerekiyor. Deneyimler, şu anda çoğu kişinin çevresel sürdürülebilirlik için performanstan vazgeçmeye istekli olmayacağını gösteriyor. Sonuç olarak döngüsel tedarik zincirlerinin en azından yakın vadede, doğal olarak yerel ve başlaması basit olanların dışında nispeten nadir kalması muhtemel diyebiliriz.

Kaynak: Harvard Business Review

Share:

administrator

1996 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Basım Teknolojileri bölümünde gördüğü lisans eğitiminden sonra odağını gıdaya çeviren Elif, Mutfak Sanatları Akademisi Profesyonel Aşçılık mezunu ve Anadolu Üniversitesi Tarım Teknolojileri öğrencisi. Merakının izinde farkındalığını besleyecek her türlü konuya olan ilgisiyle anlamlı bir gelecek inşasına katkıda bulunmaya çalışıyor. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir