Büyük şehirlerin karmaşasından uzak bir sahil kasabasında yaşamak, hepimizin hayatımızın belirli dönemleri için kurduğu bir hayal. Arka bahçede domates biber yetiştirdiğimiz, çatıda güneş enerjisi panelleri sıralı, tek derdimizin sulama kanallarının dizaynı olduğu kendi içinde sürdürülebilir bir hayat ideali hayatın anlamını bulacakmışız gibi hissettiriyor. Oysa bizden sadece 1-2 kuşak önceki nesil köylerde benzer bir hayat yaşarken, herkesin derdi bir şekilde büyük şehirlere ulaşmaktı. Solarpunk küçük kasabalarımızı metropole uyarlıyor.
Daha sürdürülebilir ve yaşanılası bir alternatif ararken, aslında elimizdekini dönüştürebilme ihtimalini göz ardı ediyoruz. Belki de kasvetli havasıyla rastgele bir Cyberpunk imgesi, yaşadığımız zamanın muhtemel geleceği ile daha fazla bağdaştığı için kurtarılabilir sınırı aştığımızı düşünüyoruzdur. Gotham sokaklarına ağaç dikmek Batman’in derdi olmayabilir fakat Solarpunk kavramı ile ilk karşılaştığımda, bu fütürist idealin öncüsüne şunu sormak istedim: Sürdürülebilir bir medeniyet neye benziyor, anlatsana biraz?
Solarpunk manifestosu
Karanlık gelecek tasvirlerimizin aydınlık yüzü olan Solarpunk evrenine hoş geldiniz.
2012 yılında Brezilya’da ‘’Solarpunk: Sürdürülebilir Bir Dünyada Ekolojik ve Fantastik Hikâyeler’’ yazısı yayınlandığında okuyan herkes kendine aynı soruyu sordu. Sanatın, bilim kurgunun ve yenilenebilir enerjilerin aynı anda merkezinde bulunduğu bir toplum ideali gerçek olabilir miydi? Öncelikle bu soruyu soran herkesin ütopya kelimesinin anlamını araştırması gerekiyor, yoksa işimiz zor.
Yaratıcı fikirlerini karamsar bir geleceği tasvir ederken kullanmaktan bunalan yazarların desteğiyle geliştirilen Solarpunk ideali, makineleşmeyi öcüleştirmek yerine insanın doğayı iyileştirebilme gücünü merkeze alıyor. Yazının girişinde bahsettiğimiz ve herkesin teknolojik karmaşadan uzak basit bir hayat yaşadığı senaryoya teknoloji ve bilimden son kırıntısına kadar yararlanılan bir alternatif getiren Solarpunk, sırtını tahmin edebileceğimiz üzere yenilenebilir enerjilere dayıyor.
“Steampunk için kömür ne demekse, solarpunk için de yenilenebilir enerji odur.”
-Solarpunk manifestosunu kaleme alan Adam Flynn
Yenilenebilir enerji ve ekolojik ütopya
Benzerleri arasında yeni sayılabilecek solarpunk idealinin yarattığı en büyük fark ise 21. yüzyıl problemlerini merkeze alması. Geçmiş ya da geleceğe odaklanmak yerine bugünün teknolojileri ile bugünün problemlerine çare bulmayı görev bilen Solarpunk halkı, hem ekonomik hem çevresel hem de sosyolojik açıdan ideal noktayı hedefliyor.
Solarpunk’a dair tasvirlerin genelinde güneş paneli ve rüzgar türbini gibi yenilenebilir enerji alternatifleri gözümüze çarpıyor. Güneş panellerinin sarmaşıkların arasından seçildiği veya rüzgar türbinlerinin fark edilmeyecek kadar normalleştiği bir gelecek imgesi alıştığımız gerçekliğe uzak fakat olması gereken ideale yakın olarak nitelendirilebilir.
Yalnızca yenilenebilir enerji değil, sorumlu tüketim hareketi de Solarpunk’ın olmazsa olmaz unsurlarından. Daha iyi bir dünya söz konusu olduğunda akla gelen hareketlerden ilki olan geri dönüşüm, Solarpunk idealinde son çözüm olarak değerlendiriliyor. Atık problemini kökten çözmek için çabalayan insanlar çareyi sistematik bir şekilde atık üretiminin engellendiği sürdürülebilir çözümlerde arıyor. Her bireyin sorumlu tüketim alışkanlığına sahip olduğu bir toplumda, toplumsal düzen yalnızca insanların dahil olduğu değil tüm canlı hayatına dokunan genel bir olgu olarak konumlandırılıyor. Denklem oldukça basit: İhtiyacın kadar enerjiyi olabilecek en temiz şekilde elde ederek doğa ve teknolojiyi karşılıklı bir yarar ilişkisi içine koy.
Radikal iyimserlik çağı
Değişime ve gelişime müsait bir dünyada başına radikal sıfatını alan başlıklardan pek hazzetmiyoruz fakat ‘iyimserlik’ kavramı Solarpunk’ı her katmanda en iyi nitelendiren kelime olarak karşımıza geliyor. Ekonomik, toplumsal, siyasi, aklınıza gelebilecek her türlü konu başlığında Solarpunk topluluğunun en önemli davranış biçimi iyimser yaklaşım. “Müzik yapalım, heykel yapalım, yarınlar yokmuş gibi oynayalım” ifadeleri sanırım Solarpunk halkı için söylenebilir.
Tüm iyimserlik ve çabalarının yanı sıra, Solarpunk’ın asla ideal toplum düzenine ulaşamayacağı belirtiliyor. Çünkü durgunluk ütopik ekosistemde en kabul görmeyen olgu ve doğası gereği insan hep ilerlemeye açık bir canlı olarak tanımlanıyor. Dünya ve insanlık sürekli değişim içinde oluşu tarihin sonunu belirlenemez hale getirdiği için, hep ucu açık bir şekilde hep daha ileriye gidileceği varsayılıyor. Yani aslında Solarpunk’taki temel iyimserlik hareketi, bir ideale ulaşmak için insanlık, toplum ve teknoloji üçlüsünün sürekli evrimini hedefliyor.
Sanırız ki, bu dünyaya çocuk getirilebilir.
Solarpunk manifestosunun detaylı halini buradan okuyabilirsin.