Şirketlerden Çevreci Adım: Karbon Ayak İzini Azaltma Sözü
Birçok şirket karbon sıfır hedefine ulaşma konusunda iddialı taahhütlerde bulunuyor. Bu taahhütler, 2050 yılına kadar sıfıra yakın emisyon üretecekleri ve kalanları dengeleyecekleri anlamına geliyor. Ancak bu tür iddialı hedefler son derece önemli olsa da, şirketlerin yöneticilerini bile nereden başlayacakları konusunda kararsız bırakabilirler.

Küresel satışlarda yaklaşık olarak 14 trilyon doları temsil eden şirketler, yüzyılın ortasına kadar karbon emisyonlarını net sıfıra indirme sözü verdiler. Bu söz, ağaç dikmek gibi standart önlemlerin ötesini kapsıyor. Şirketler taahhütleri doğrultusunda, dengeleyebileceklerinden daha fazla emisyon üretmeyecekler.
Birleşik Krallık merkezli Enerji ve İklim İstihbarat Birimi (ECIU) ve Oxford Net Zero’nun araştırmasına göre, bu adımların ‘net sıfır’ emisyona ulaşmak için şirket ve hükûmet taahhütlerinin ilk sistematik küresel analizi olduğu belirtiliyor.
Ev ve kişisel ürünler sektörü net sıfıra daha yakın
Net sıfır hedeflerinin en yüksek olduğu sektör ise, satış açısından en büyük şirketlerin üçte ikisinden fazlasının bu tür hedeflere sahip olduğu ev ve kişisel ürünlerin olduğu sektörleri kapsıyor. Araştırma ek olarak küresel emisyonların %61’ini temsil eden ülkelerin net sıfır hedefleri ilan ettiğini de ortaya koydu.
Şirketler nasıl bir yol izlemeli?
Doğa, atmosferden emisyonları gidermek için bir nevi karbon yutağı görevi görebiliyor. İyi haber şu ki doğa bu sayede ihtiyaç duyulan emisyon azaltımının %30’unu sağlayabilir. Her anlamda yol gösterici olan tabiat, şirketlerin net sıfır hedeflerinde de rehber potansiyeli taşıyor.
Şirketlerin, doğayı iklim planlarına dahil ederek karbon sıfır hedeflerine giden yolda izleyeceği beş etkili yol var. Bunlar; ormansızlaşmayı azaltmak, arazi restorasyonuna yatırım yapmak, bitki ağırlıklı beslenme rutinlerine geçişi desteklemek, sürdürülebilir tarım projelerine yatırım yapmak ve hükûmetlerden doğa dostu bir politikanın savunucusu olmasını talep etmek olarak sıralayabiliriz.

Ormansızlaşmayı azaltmak
Ormanların yok olmasının önüne geçmek, şirketlerin iklim değişikliğine sebep olan etkenleri azaltmak için alabilecekleri hızlı ve etkili bir eylem olarak karşımıza çıkıyor.
Özel sektörler 2030 yılına kadar net sıfır hedefleri kapsamında ormansızlaşmanın önüne geçmek için hükûmetlerle birlikte çalışırsa, elde edilecek sonuçlara dair araştırmacıların umut verici tahminleri var: Her yıl Avrupa Birliği ülkeleri tarafından fosil yakıtlardan yayılandan daha fazla olan yıllık 3,6 Gt karbon emisyonundan kaçınabiliriz.
Nisan 2021’de İngiltere, ABD ve Norveç hükûmetleri, Orman Finansmanını Hızlandırarak Emisyonları Azaltma (LEAF) isimli yeni bir kamu-özel koalisyonu başlatmak için dünyanın en büyük şirketlerinden bazılarıyla güçlerini birleştirdi. Koalisyon, tropikal ormanların korunması ve restorasyonu için 1 milyar dolarlık finansmanı seferber etmeyi ve şirketlere iklim finansmanı sağlamak için standart ve doğrulanmış bir yol sağlamayı amaçlıyor. Ek olarak, şirketlerin yeni bir tür kurumsal iklim liderliği sergilemelerini sağlayabilir ve emisyon azaltma planlarını tamamlayarak iklim eylemini güçlendirebilir.

Arazi restorasyonuna yatırım yapmak
Hem karbondioksit emisyonlarını hızla azaltmalı hem de atmosferdeki karbonu ölçekten uzaklaştırmalıyız. Şirketler, tarım alanlarında ekinlerin yanı sıra ağaç dikerek, ormanları rehabilite ederek veya turbalıkları restore ederek hasar görmüş ormanların sağlığına kavuşmasına yardımcı olarak bunu yapabilir. Bu faaliyetler, yerel topluluklar için istihdam fırsatları sağlayabilir. Vahşi yaşam koridorlarının tabiata müdahale etmeyecek şekilde restore edilmesiyle biyolojik çeşitliliğin korunması sağlanabilir. Ekosistemler eski sağlıklarına kavuşturuldukça su havzalarındaki su ve toprak kalitesinin iyileştirilmesi mümkün kılınabilir. Bu anlamlı ve faydalı yatırım ile atmosferden 3,1 Gt karbondioksit emisyonunu azaltılabilir.
Şirketler, Sürdürülebilir Kalkınma için Dünya İş Konseyi tarafından yürütülen Doğal İklim Çözümleri İttifakı gibi girişimler aracılığıyla karbon giderme de dahil olmak üzere bir dizi yaklaşıma nasıl yatırım yapacakları konusunda rehberlik bulabilir.

Bitki ağırlıklı beslenme rutinlerine geçişi desteklemek
Hayvansal et üretim endüstrisi emisyonları azaltmak için en zor sektörlerden biri olarak giderek daha fazla karşımıza çıkıyor. Bitki ağırlıklı beslenme rutinlerine geçişi sürecinde tüketicilere büyük bir rol düşüyor. Tüketicilerin taleplerinin sıklığı ve yoğunluğu karşısında firmalar ürün gamlarını geliştirerek bu geçişi destekleyebilirler.
EAT Lancet Komisyonu’nun yakın tarihli bir raporu, kırmızı et tüketimini yarıya indirirken meyve, sebze ve baklagiller gibi sağlıklı gıdaların tüketimini iki katına çıkarmanın mevcut gıda sistemleri yörüngemizin emisyonlarını 2050 yılına kadar yılda 4,8 Gt azaltabileceğini öne sürüyor.

Sürdürülebilir tarım projelerine yatırım yapmak
Sürdürülebilir tarım uygulamaları, uzun yıllar süren sömürücü tarımda besinlerden yoksun kalan toprağın sağlığını iyileştirmeyi amaçlar ve mikrobiyolojik yapısının yeniden başlatılmasından fayda sağlamayı hedefler. Bu uygulamaların yaygınlaşması, gıda üretimine olan yaklaşımlarımızın kökünden değişmesi anlamına geliyor. Sürdürülebilir tarım uygulamaları ile gıda zehri olarak kabul edilen pestisitlerin kullanılmaması, gübre kullanımının ortadan kalkması, kompost gibi yöntemlerle toprağın mineral ve besin değeri bakımından zenginleştirilmesi sağlanabiliyor.
Basitçe birkaç örnek sıralamak gerekirse; yararlı böcekleri ve bitkileri yok etmeyerek, örtü bitkilerinin kullanımını artırarak, fosil yakıt bazlı gübrelere olan bağımlılığımızı azaltarak, pirinç üretiminde sulama uygulamalarını değiştirerek ve hayvan yemlerini geliştirerek başarılabilir. Toplu olarak bu eylemler, emisyonları 2030 yılına kadar yılda 1 Gt azaltabilir.
Bu eylemler doğrudan tarımsal emisyonları dörtte bir oranında azaltabilir, ancak 2030 yılına kadar yıllık 300-350 milyar dolarlık yatırım gerektirebilir. Şirketlerin an itibariyle, örneğin tarımı karbondan arındırmak ve yeni pazarlar yaratmak için keşfedilmemiş yolları belirlemek için daha fazla Ar-Ge’ye yatırım yapmaya başlamaları gerekiyor.
Doğa dostu bir politikanın savunucusu olmasını talep etmek
Kasım ayında yapılacak olan 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, iş dünyasının hem doğa hem de iklim için daha fazla eyleme yol açacak politikaları desteklemesi için kritik önem taşıyor. Şirketler, Business for Nature aracılığıyla doğa politikasına desteklerini gösterebilir ve hükûmetlere doğa için yeni yaklaşımlara hızlı bir geçiş sağlamak için teşvikler ve düzenlemeler getirme konusunda güven verebilir.
İklim krizinin etkilerini her geçen gün daha çok hissettiğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Mevsim döngülerindeki değişiklikler, doğal afetlerin sıklıkları ve şiddetlerindeki artışlar, biyolojik çeşitliliğin azalması ve küresel sıcaklık karşı karşıya olduğumuz sorunlardan yalnızca birkaçı. Şirketlerin hem iklim hedeflerine ulaşmaya yardımcı olmak hem de doğada olumlu bir gelecek yaratmak için hemen şimdi doğaya yatırım yapmaları için açık bir zorunluluk var. Bu yatırımlar kırsal geçim kaynaklarını iyileştirirken aynı zamanda tedarik zincirlerinin ve hammadde kaynaklarının esnekliğini ve istikrarını da iyileştireceğinden şirketlere de ekonomik açıdan fayda sağlayacaktır. En nihayetinde şirketlerin artık çağın ötesine geçme ve doğaya yatırım yapma zamanı diyebiliriz.
Kaynak: Reuters, Harvard Business Review, Business Green, Business For Nature