Reklam sektörünün büyük oranda dijitalleşmesiyle[tooltip tip=”influencer kavramının doğrudan Türkçe karşılığı bulunmuyor ancak etkileme gücüne sahip, etkileyici olarak çevrilebiliriz.”]influencer [/tooltip]olgusu kelime anlamının hakkını büyük ölçüde vermeye başladı. Alışveriş, spor, siyaset gibi birçok farklı alanda influencerlar aracılığıyla verilmek istenen mesaj kolayca geniş kitlelere ulaşıyor. Son yıllarda reklam endüstrisinin dijital kreasyonları olan sanal influencerlar piyasaya sürüldü ve sayıları kısa süre içerisinde hızla artış gösterdi. Henüz ülkemizde sanal influencerları göremiyor olsak da küresel bazda taşıdıkları potansiyel tehditler şimdiden tartışmalara yol açtı.
Robot olarak nitelendirilebilecek sanal influencerlar etkileşim güçlerini arttırabilmek için insani aktivitelerde bulunup bunları sıkça sosyal medya hesaplarında paylaşıyor. Ünlü isimlerle fotoğraf paylaşan sanal influencerlar bu hesaplara insansı bir izlenim verebilmek için çok farklı metotlar kullanılıyor. Konsere giden, arkadaşlarıyla buluşup kahve içen sanal influencerlar sık sık bu sosyal aktivitelerden fotoğraflar paylaşıyor.
Sanal influencerlar toplumu manipüle ediyor
Calvin Klein isimli giyim markasının 2019 yılında Bella Hadid ve sanal influencer Lil Miquela ile çektiği reklam filmi gündeme damga vurmuştu. Toplumda sanal olmayan influencerların özellikle genç tüketiciler üzerindeki olumsuz etkileri son dönemde sıkça tartışılıyorken bu yeni kavramın daha büyük bir manipülasyon gücüne sahip olduğu ve gençler üzerinde daha büyük bir tehdit oluşturduğu düşünülüyor. Matters’ın danışmanı Psikolog Dr. Linda Papadopoulos 2016 yılından beri gündemde olan sanal influencerların, potansiyel olarak şirketlerin en etkili görüntü dizisini oluşturmak için canlı verileri kullanarak gençleri kolayca manipüle ettiğini ifade ediyor.
Anna Freud Çocuk Ruh Sağlığı Merkezi‘nin CEO’su Peter Fonagy ise sanal influencerların manipülasyon gücüyle birlikte bu tehdidin çocuk ve genç nüfusun üzerindeki olumsuz etkisine derinlemesine değiniyor:
“Çocuk ve gençlerde genel bir yetersizlik algısı baş göstermiş durumda. Onlar kadar iyi giyinemediğini, gözükemediğini ve yaşayamadığını düşünenler sosyal medyanın klasik bir yanılsamasını yaşıyor. Çünkü küçük yaşta olmalarının etkisiyle gördüklerinin güvenilirliğini test etme ihtiyacı duymuyorlar ya da gördüklerine büyük ölçüde inanmaya daha meyilliler. Her an her şeyin en iyisine sahip olan influencerları takip eden gençler bir süre sonra mutlu olmayı maddiyatla ölçüyor ve onlar kadar mutlu olmanın çözümünü onlarla aynı şeylere sahip olmakta görüyor. Bu da onları kolay manipüle edilebilen potansiyel tüketicilere dönüştürüyor. Onlar gibi giyinseler de onlara benzeseler ya da onların gittiği mekanlara gitseler de yaşadıkları hayat hiçbir zaman sosyal medyada gördükleri hayatlar kadar büyüleyici olmuyor. Bu da kendilerini tüketim-tatminsizlik döngüsü içinde bulmalarına sebep oluyor.”
Fonagy’nin sanal influencerların potansiyel tehdidiyle ilgili söyledikleri de oldukça ürpertici:
“Bu yeni sektördeki en ciddi tehlike genç ve çocuk geniş kitlelerin gerçek dahi olmayan ve kimin yönetiminde kullanıldığının belli olmadığı hesaplar tarafından tüketime teşvik edilmesi. Gerçekte kimi örnek aldıklarını, kime benzemeye çalıştıklarını dahi bilmiyorlar ve ilerde bu durum ciddi güven problemlerine de sebebiyet verebiliyor.”
Bu açıklamalara bakıldığında influencerlık olgusunun pazarlama alanında önemli bir stratejiye dönüşmesinin hâlihazırda genç ve çocuk nüfusu doyumsuzluğa itmesiyle olumsuz etkilediğini görüyoruz. Sanal influencerların taşıdığı dijital tehditlerse bu olumsuz etkiyi daha tehlikeli bir hale getiriyor.
Robot influencerlar kendilerini yöneten birine ihtiyaç duymadan paylaşım yapabilecek
Sanal influencerların, gerçek influencerlardan en temel farkı bütünüyle ticari kaygı odaklı olmalarından kaynaklanıyor. Bir markanın ya da şirketin kontrolünde yönetilen hesaplar veri analizi yaparak paylaşım içeriğine ve sıklığına karar veriyor; bu yolla da tüketime sevk ediyor. Reklam endüstrisi kaynakları sanal influencerların takipçileri hakkındaki verileri analiz etmek için var olan makineyi kullanmayı öğrenerek kendi sosyal medya yayınlarını üretmelerine ve bunları nasıl en iyi şekilde kullanacaklarına karar vermelerine izin vereceği görüşünde. Bu gelişme psikolojik ve hukuki boyutta derinlemesine tartışılması gerekilen bir dijital gücün doğacağı anlamına geliyor.
Çok uluslu bir iletişim ajansı olan Edelman UK’den Philip Trippenbach, sanal influencerlar konusunda ebeveynleri uyarıyor:
“Algoritmik verilerle dolu bir iletişim ortamında olağanüstü bir güce sahip olan dijital influencerlar konusunda aileler tetikte olmalı ve çocuklara eleştirel düşünmeyi kavratmalı.”
Bir çocuğun neden, nasıl etkilendiğini anlamak ve zamanında müdahale edebilmek için en etkin yol Trippenbach’ın ifade ettiği gibi bu konuda sürekli tetikte kalmak gibi görünüyor. Ebeveynler çocuklarını dijital influencerların manipülasyon gücünden korumak, özgüvenlerini ciddi biçimde zedeleyen bu tatminsizlik döngüsüne kapılmalarına engel olmak için sosyal medya ve influencer içerikleri konusundan en az çocukları kadar haberdar olmalı, dijital okuryazarlık konusunda kendilerini geliştirmeli.
[button color=”red” size=”normal” alignment=”center” rel=”follow” openin=”newwindow” url=”https://www.gelecekburada.net/modanin-dijital-gelecegi-3b-modeller/”]Modanın Dijital Geleceği: 3B Modeller[/button]
Reklam sektörünün dijitalleşmesiyle hayatımıza giren influencerlık kavramı birçokları için çoktan mesleğe dönüşmüş durumda. Bu kavrama hızla alışan kullanıcılar tüketim tercihlerini bu kişilerin önerileri ve tavsiyelerine göre şekillendirir oldu. Şimdiyse tüm süreç biraz daha sanallaşıyor ve robotlar tarafından tüketim alışkanlıklarımıza yön veriliyor. Üstelik tüm dünyaya tanıtılmamış olmalarına rağmen popüler sanal influencerların 2 milyona yakın takipçiye ulaşması, bu işin geleceği hakkında önemli sinyaller veriyor. Pazarlama sürecinin psikolojik etkilerinin tartışıldığı bir atmosferde, insanların yerini kısa zaman içinde robotların alacak olması yeni tartışma konularını beraberinde getiriyor.
Kaynak: The Guardian
Yazar: İpek Torunoğlu
Editör: Öykü Selen Uysal