Rumisu, her sezon farklı hikayelerle Rumisuseverleri heyecanlandırırken, yaratıcı endüstriden herkese ilham kaynağı oluyor. Tıpkı son çalışmaları Man & Technology’de bizlere olduğu gibi.
Eşarp ve şal markası Rumisu’nun yaratıcıları Pınar ve Deniz Yeğin kardeşlerden teknolojiye ve geleceğe dair yorumlarını dinledik, markanın son hikayelerinden biri olan Man & Technology’i konuştuk.
Rumisu’nun hikayesini merak ediyoruz. Çıkış noktası ve rotası nedir? Gelecek Burada takipçileri için Rumisu’yu yakından tanıyabilir miyiz?
Rumisu’nun doğuşu, iki kardeş, ikimizin de en çok çizerken mutlu olduğunu fark etmesi ile gerçekleşti. İllüstrasyona karşı duyduğumuz sevgimizi ve yaptığımız desenleri en esprili şekilde nasıl paylaşabileceğimizi düşünürken, büyük aksesuar-severler olarak, eşarbın kendimize çok uygun bir zemin olduğuna karar verdik. Herkesin çok sevdiği, kolayca kullanabildiği, rahatlıkla risk alabildiği bir parçayla yola çıkmış olmak bize çokça özgürlük tanıyor ve bu sayede keyifle desenlerimize yenilerini eklemeye devam ederek ilerliyoruz.
Desenlerimizi ortaya çıkartırken kendi hayatlarımızdan, ilgi alanlarımızdan -hatta bazen yakın arkadaşlarımızın çocuklarının ilgi alanlarından-, seyahatlerimizden, okuduğumuz kitaplardan, gördüğümüz rüyalardan esinlenerek hikayeler anlatıyoruz. Her fuların kenarına, o fulardaki desenin hikayesini bütünleyen 3 boyutlu minik bir figür ekliyoruz. Bu figürler hem bizim el emeğine olan tutkumuzun bir yansıması, hem de Anadolu tekstil kültürünün önemli bir parçası olan ‘oya’ geleneğine minik bir atıf. Figürlerin tasarımını Istanbul’ da biz yapıyoruz, üretimini ise Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu’nun da desteklediği bir proje kapsamında GAP bölgesinin farklı şehirlerinde gerçekleştiriyoruz.
Teknoloji hayatınızın ne kadar içinde? Teknolojinin herhangi bir dinamiği Rumisu’nun yaratıcı veya üretim sürecinde değişikliğe sebep oldu mu?
Her ikimiz de teknolojiyi hayatımızın içine kontrollü, temkinli ama efektif bir şekilde dahil ediyoruz diyebiliriz. Örneğin çizimlerimizi elde, gerçekten mürekkep ve suluboyalar ile yapmayı, sonrasında dijital ortama taşımayı tercih ediyoruz. Bu şekilde daha doğal daha organik figürler elde ediyor gibi hissediyoruz. Desenlerimizin üretim aşamasında ise teknoloji hem istediğimiz canlılık ve parlaklıktaki renklere, detaylara ulaşma, hem de kullandığımız boyaların sağlık ve çevre açısından güvenli olmasını sağlama konusunda çok önemli.
Son koleksiyonunuz “Man & Technology”nin yaratıcı süreciden biraz bahsedebilir misiniz? Niçin Man & Technology? Bir içgörünün mü yoksa zamanın trendinin yansıması mı? Motivasyonunuz neydi?
Teknoloji hepimizin hayatının “olmazsa olmazı” haline geldi. Elimizde telefonlarımız, her boş dakikamızı ‘bağlanarak’ geçiriyoruz, bazen internete, bazen sosyal medyaya. Ama aslında bir anlamda da tam o sırada başka şeylerden ‘kopuyoruz’, çoğunlukla da yanıbaşımızdakilerden ve bizi çevreleyen gerçeklerden. Teknoloji tüm insanlığın hayatını radikal olarak değiştirdiği için ‘birleştirici’ bir unsur olarak da görülebilir, ama aynı zamanda çok da ayrıştırıcı: artık sadece ‘bizim’ gibi düşünen insanlarla sanal ortamlarda zaman geçirerek bir ömür yaşamak mümkün. Yine de teknolojiyi veya bize sunduklarını reddetmek diye bir şey pek mümkün değil, ama onun bizi değil, bizim onu kullanabilmemizi sağlamamız lazım. Bunları söylerken de “biz Rumisu Ekibi olarak bunu çok güzel başarıyoruz” anlamında almayın lütfen, bazen tabii ki bizim de kendimizi instagram’da sayısız saatler geçirmiş halde bulup, geri getirmemiz gerekiyor…. Ama tüm bu konular bu kadar gündemimizdeyken, bizi etkileyen ve özellikle dikkatimizi çeken yönleriyle teknolojiyi ele almaya karar verdik.
Akıllı telefonlarla birlikte başlayan selfie çılgınlığını; sosyal medyanın hem birleştirici hem ayrıştırıcı ve izole edici özelliklerini; hayatimizi kolaylaştıran ve bize inanılmaz zaman kazandıran robotları; dünyayı küçülten ama bir yandan da herkesi ‘aynılaştıran’ endüstriyel gelişimi Rumisu’nun naif ve renkli dili ile ele almak istedik.
Koleksiyonlarınıza ait her ürünün bir hikayesi var. Man & Technology’deki Back To Future’ın hikayesine odaklanırsak; sizce teknoloji bizi nereden nereye götürüyor? Geleceğin zamanla doğru orantılı olduğunu düşünüyor musunuz?
‘Back to the Future’ dünyanın farklı yerlerinde eşzamanlı yaşanan tezatlarının bizi etkilemesiyle ortaya çıkmış bir hikaye… 2000li yıllardan beklentimiz farklıydı sanırım. Çocukluğumuzda izlediğimiz çizgi filmlerin etkisiyle de olsa gerek, uçan otomobillerle, huzur içerisindeki bir dünyada komşuculuk oynamayı hayal ediyorduk… Halbuki günümüzde bir yandan dünyanın farklı köşelerinde inanılmaz bilimsel gelişmeler yaşanırken ve insanlık Mars’a gitmenin ön hazırlıklarını yaparken, aynı insanlık dünyanın diğer bir köşesinde muhtemelen mağara adamlarında bile görülmemiş bir vahşetle birbirini katledebiliyor. Bu noktada insanlığın ne kadar ‘geliştiğini’ kendimize sormamız gerekiyor… Uzaya gidenler kim? İçimizdeki mağara insanları ve onların vahşi güdüleri mi? İleriye mi gidiyoruz? Yerimizde mi sayıyoruz?
Sizce geleceğin modası nasıl şekillenecek? Son koleksiyon çekimlerinde Rumisu eşarbı takan bir astronot görüyoruz. Yıllardır astronot kıyafetlerinde değişiklik olmadığını düşünürsek sizce moda bu alanda bir parametre olacak mı?
Tahminimizce geleceğin modası yine kendimizi içinde bulacağımız yasam koşulları ve bunun yanı sıra herkesin bireyselliğini ‘ifade’ etme isteği ve ihtiyacı ile şekillenecektir… Nasıl bu günkü bol koşturmacalı hayatlarımız, en son Viktorian dönemlerde gördüğümüz volümlü etekler ve sımsıkı korselerle ortalıkta gezinmemizi imkânsız kıldıysa… elbet kendimizi Mars’a doğru yol almakta olan bir uzay gemisinde bulursak, moda da o ortama adapte olacaktır… J Ama yine de herkesin ‘Storm Troopers’ tarzı, bir örnek üniformalarla dolaşacağına da inanasımız gelmiyor. İçimizdeki ‘çocuklar’ bir şekilde kendilerini ya renklerle ya da dokularla ifade edecektir elbet… Sağımızdaki solumuzdaki insandan farklı bir birey olduğumuzu ifade etmenin en kestirme ve keyifli yolu modayı kullanmak ve yorumlamak…
Sizin için gelecek nerede? Sizi evhamlandıran bir gelecek senaryonuz var mı? (Örneğin yapay zekalı robotlar insanlığı ele geçirecek endişesi yaşıyor musunuz?)
Geleceğin doğada ve doğallığa dönüşte olacağına inanıyoruz… İnsanları doğadan koparan teknolojinin, insanlığı uyandırıp, tekrar doğaya döndüreceğini ümit ediyoruz. Bizi evhamlandıran ‘yapay zekalardan’ daha çok insanlığın ‘uyuyakalmış kolektif zekâsı’… Doğaya verdiğimiz zararın ‘geriye dönülemez noktaya’ ulaşılmadan durdurulup, geriye döndürülebilmesi gerekiyor. Aksi takdirde geleceğimizi zaten ancak Mars’a doğru seyahat etmekte olan o kaçış gemisinde tartışabileceğiz sanki… Endişelerimiz bu yönde…
Rumisu’nın harika işlerine buradan ulaşabilirsiniz!