Aile yapımız, yaşadığımız çevre ve şehirdeki olanaklarımız büyüme tarzımıza ve hayata bakış açımıza göre mutluluğumuzu etkileyen başlıca etmenler. Ancak yaşadığımız çağda; moral seviyemizi etkileyen bambaşka etmenlere de sahip olabiliyoruz.

Araştırmacıların 1991-2016 yılları arasında 8, 10 ve 12. Sınıfları baz alarak yaptığı araştırmalar sonucunda ‘[tooltip tip=”yani sosyal medya, çevrimiçi mesajlaşma ve oyun “]ekran[/tooltip]’ ile daha fazla zaman geçiren çocukların ekran başında fazla [tooltip tip=”yani yüz yüze sosyal etkileşim kuran, spor ve egzersiz yapan, ödevlerini yapan ve dini ibadette bulunan “]bulunmayan[/tooltip] çocuklara göre daha mutsuz olduğu sonucuna ulaşılmış.

Ekran olmayan her aktivite daha mutlu sonuçlara bağlanırken dijital ekranlar mutsuz insanlar yaratıyor.

1991’den beri her sene bülûğ çağındaki çocuklar/gençler ile yapılan araştırmada çocukların vakitlerini nasıl geçirdiklerine odaklanan ekip; arkadaşlarıyla buluşan, egzersiz yapan, spor aktivitelerinde bulunan, dini ibadetler yapan, okuyan ve hatta ödevlerini yapan çocukların; internette zaman geçiren, oyun oynayan, arkadaşlarıyla sanal ortamda görüşen, sosyal medyada takılan, mesajlaşan ve TV izleyen çocuklara göre daha mutlu olduğunu saptadı.

2006 ile karşılaştırdığımızda 2016’da çevrimiçi olma süresi ikiye katlandı. 2008 yılında 12. Sınıfların %51’i her gün çevrimiçi olurken şu an bu oran %82.

Yetişkinler için de benzer sonuçları çıkarmak mümkün gibi duruyor. Çünkü 1.27 milyon ergen ve 54.172 yetişkin üzerinde yapılan araştırmaya göre günümüzde yetişkinler, 90’lı yıllardaki yetişkinlere göre daha mutsuzken ergenlik çağındaki gençlerin 90’lı yıllardaki gençlere göre daha mutlu olduğu gözlenmiş.

Peki çözüm var mı?

Daha önce de telefonda sosyal medyayı bırakmak içeriğimizde; Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal mecralara en azından telefon üzerinden ulaşamıyor oluşumuzun ciddi farklılıklar yaratacağından bahsetmiştik. Ben son 1 haftadır Instagram kullanımımı sabah birkaç dakika-gece birkaç dakika olacak şekilde kısıtladım ve bunun bana güzel bir dönüş sağladığını düşünüyorum. Belki de beklentimi bu yönde oluşturduğum için böyle bir etki yaratmış olabilir ancak kişisel düşünceme ve okuduğum yazılara göre; başka insanların hayatlarını sürekli görüyor olmak ve bunun gerçekten çok çeşitlendiriliyor olması oldukça yorucu.

Sinema, kitap ve hatta tüm sanat sektörünün bizim için bu kadar değerli olmasının sebebi belki de farklı hayatları görüyor, farklı tecrübeleri duyuyor ve bunlardan ders çıkarabiliyor veya ilham alabiliyor olmamızdır. Bugün teknolojimiz bu kadar hızla gelişiyorsa sebebi internette farklı araştırmalara, farklı yazılara ulaşabiliyor oluşumuz ve fikir alışverişinin faydalı kullanılabiliyor olmasıdır. Ancak Instagram, Facebook ve Twitter –birçok insanın kullanış tarzına göre- tüm bu faydalardan uzak kalıyor ve gösteriş mecrası haline gelebiliyor. Bu hem gösteriş yapan hem de gösterişe maruz kalan insan için çok yorucu bir hal alıyor.

Gösteriş kelimesinin yanlış anlaşılmaması gerekiyor. İnsanoğlunun; yaşadığı, gördüğü ve sevdiği şeyleri paylaşma arzusunun çok güçlü olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden yıllardır ben de tüm sosyal paylaşım platformlarında aktif olarak bulunuyorum. Ben de herkes gibi komik gördüğüm bir şeyi, gittiğim bir etkinliği veya izlediğim güzel bir sahneyi hemen Instagram hikayemde paylaşıyorum. Bu iyi veya kötü niyetli, aciziyet veya erdem olarak nitelendirilebilir ancak her şekilde, bir süre sonra beni yorduğunu hissetmeye başladım.

Romanları, dizileri ve filmleri çok sevdik çünkü başka yaşamların tecrübelerine vakıf olabildik, Twitter’ı ve Instagram’ı da çok sevdik çünkü dünyada neler oluyor ilk gözden görebilirken sevdiğimiz insanların hayatlarını takip ettik. Ancak şu an birilerinin içtiği kahvelerden, arkadaşlarıyla şakalaşmalarından ve araba-müzik paylaşımlarından başka bir şey göremez olduk ve bu hem enerjimizi alan hem de karşılığında hiçbir şey vermeyen bir faaliyet durumuna geldi.

Başkalarının hayatlarında gördüklerimizle kendi hayatımızı karşılaştırma ve sonrasında mutsuz olma ihtimalinin yüksek olması durumundan hiç bahsetmedim bile.

Sonuç olarak: internetin bize sağladığı paylaşım kültüründen yararlanmak için Medium, Pinterest, Reddit ve sözlüklerden yararlanmak (Ekşi sözlük vs.) ve Instagram-Twitter’da kişisel hesap takibi yerine yararlı hesapları takip etmek daha mantıklı gelmeye başladı bana.

San Diego Üniversitesi Psikoloji Profesörü Jean Twenge yukarıdaki önerilere ek olarak; “Dijital cihazları bırakın ve gidin farklı bir şeyler yapın” tavsiyesinde bulunuyor.

Gençlerin mutluluğu 2012’den (Amerikalıların çoğunun akıllı telefonlara sahip olduğu yıl) sonra aniden düştü. Gençlerin benlik saygısı ve yaşamları ile olan doyumları, özellikle de arkadaşlarıyla olan tatmini, yaşadıkları eğlencenin miktarı ve bir bütün olarak yaşamları da aynı şekilde.

Çok yakın gelecekte artan işsizlikle birlikte çok daha farklı teknolojilere sahip olacağız ve bunların hepsi internete bağlı olacak. Buzdolabımızın, komşu buzdolabıyla ilgili bir şeyler paylaşması bile söz konusu olabilir. VR gözlüklerimizi veya lenslerimizi taktığımızda diğer insanların yaşamlarını çok daha farklı gözlerle görme imkanına da sahip olacağız. Arabamız otomatik olarak ilerlerken biz akıllı lensimizle Ahmet’in, Ayşe’nin gözlerindeki lense bağlanarak Dubai’yi izliyor olacağız veya arkadaşlarıyla sohbetlerine katılabileceğiz. İşte o günler geldiğinde psikolojimizi nasıl yöneteceğimizi gerçekten merak ediyorum.

Bir de bu konunun; yerli yersiz gelen bildirimler kısmı var aslında. O konuya da; yapay zeka teknolojiyi görünmez kılacak yazımda bir miktar değinmiştim.

Kaynak: Qz.com

Share:

administrator

1997’de Nevşehir-Ortahisar’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde Basım Teknolojileri eğitimi görüyor. Gazeteciliğe ve doğru bilgi alma hakkına inanan Hasan, bir Onaran olarak sosyal inisiyatifin ve eğitimin gücüne inanıyor, geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir