Perseverance’nin temel amacı “Mars’ta hayat var mı?” sorusuna tüm detaylarıyla yanıt bulabilmek için Mars yüzeyinde araştırmalar yapmak. Bu yönüyle ilk değil, son da olmayacak. Ancak Mars yüzeyinden bizlere ulaştırılan görüntülerin netliği ve hızı Perseverance’yi bugüne kadar adını duyduğumuz tüm uzay görevlerinden farklı bir noktaya konumlandırdı.
NASA’ya ait uzay aracı Perseverance geçtiğimiz haftalarda Mars yüzeyine inmeyi başardı. Uzay keşfinde şimdiye dek kaydedilmiş en önemli başarılardan biri olarak gösterilen Perseverance görevi, Mars’a ait görüntülerle günlerce adından söz ettirdi.
Örneğin, uzay aracının Mars’a iniş yaptığı ana ait videoyu izlemeyen kaldı mı?
Videoda gezegenimizden 470 milyon kilometre uzakta bulunan Mars’a ait sesler bile duyuluyordu. Üstelik günlerce gönderilmeye devam eden diğer görüntüler de en az video kadar heyecanlandırıcıydı. Peki, Mars’a ait görüntüler hangi teknoloji sayesinde bu kalitede kaydedildi? Kaydedilen görüntüler bu kadar hızlı ve kaliteli şekilde bizlere nasıl ulaştırıldı?
Görüntüler Nasıl Çekildi?
Perseverance ile Mars’ı ilk kez bu kadar net gördük. Çünkü görev süreci 20 MP’lik 23 kamera ile yürütüldü. 2012 yılında Mars’a gönderilen uzay aracı 1 MP’lik siyah beyaz karaler çekmişti. Kameraların 7 tanesi sadece gezegene giriş, alçalış ve iniş aşamalarını kaydetmek için kullanıldı. Bu yönüyle Perseverance Mars’a en çok kamerayla gönderilen gözlem aracı olma rekorunu eline aldı.
Mars yüzeyine iniş görüntüleri ne kadar hayranlık verici olsa da Perseverance’nin üstünden çekilen 360 derecelik Mars fotoğrafı da büyük ses getirdi. Araçta bulunan [tooltip tip=”Renkli Navigasyon Kamerası”]NAVCAM[/tooltip] adlı kamera ile farklı açılardan çekilen birkaç fotoğraf birleştirilerek 360 derecelik görüntü elde edildi.
Bizlere Nasıl Ulaştı?
Özel kameraların harıl harıl çalıştığı teknik açıdan zorlu çekim sürecinden sonra sıra fotoğrafların bizlere ulaşmasına geldi. Fotoğrafların Dünya’ya ulaştırılması çekilmesinden daha büyük bir problem anlamına geliyordu. NASA bu sorunu ortadan kaldırmak için MAVEN isimli uydusunu devreye soktu. MAVEN 6,5 yıldır Mars çevresinde geziniyor ve Perseverance görevinde telekomünasyonu sağlamak gibi kilit bir görev oynuyor. MAVEN ultra yüksek frekanslı radyo vericisi kullanıyor ve verileri 2048 [tooltip tip=”Birim zamanda işlenen veri hızı”]kbps[/tooltip] hızla Dünya’ya ulaştırıyor.
Görüntülerin gezegenimize hızlı ve kaliteli ulaşabilmesi için MAVEN’in hangi yörünge pozisyonuna gelmesi gerektiği 1 yıl önceden hesaplandı fakat uydunun gönderim hızının düşük olması NASA’nın süreçte farklılıklara gitmesini zorunlu kıldı. Uzay aracına eklenen Data Stora Unit ile süreç MAVEN’in açığını kapatacak şekilde hızlandırıldı. Veri Saklama Ünitesi bu hıza ham görüntü ve sesleri sıkıştırıp verinin boyutunu -olabilecek en büyük oranda- azaltarak ulaştı.
Perseverance Görevi Neden Önemli?
Uzay keşfi şüphesiz birçoğumuzu heyecanlandıran bir süreç anlamına geliyor. Perseverance ile kendimizi bu heyecanlı sürece hiç olmadığımız kadar dâhil hissettik. Fakat görüntülerin kaydedilip Dünya’ya ulaştırılmasında bizleri sürece dâhil etmenin dışında anlamlar da yatıyor. Her uzay görevi yıllar süren bir planlama ile hayata geçirilebiliyor. Ufak yanlışlıklar, gözden kaçan detaylar yıllar süren bir emeğin boşa gitmesine neden olabiliyor.
Perseverance görevinin önemi bu noktada devreye giriyor. Mars keşfi deneyimlerine dair net görüntülerin NASA’nın elinde olması, bundan sonraki planlamalarda kullanabilecekleri önemli bir kaynağa sahip oldukları anlamına geliyor. Bizleri sürece yakınlaştıran ve uzay keşfinin bundan sonraki aşamalarında bilim insanlarına ışık tutacak Perseverance’nin yeni görevleri ve elimize ulaşacak yeni görüntüler için heyecanla takipte kalacağız.
Kaynak: Space.com