“Lokomotif ebedidir. Lokomotif daimidir. Sebebi kimdir?” Wilford
2014 yılında küresel ısınma dünyamızı ciddi bir şekilde tehdit etmeye başlayınca devletler bu sorunla başa çıkabilmek için atmosfere [tooltip tip=”Sera Gazı)”]CW7[/tooltip] adında bir kimyasal gönderir. Bu kimyasalın sonuçları, beklenmedik bir şekilde dünyayı buzul çağına sürükleyerek geriye kalan 1000 tane insana yeni ve soğuk bir dünyanın kapılarını aralar. Teknoloji ve insanlık buzul çağıyla nasıl başa çıkacaktır?
1982 yılında Fransız Le Transperceneige ismi ile basılan çizgi roman, o tarihten yaklaşık otuz yıl sonra 2013 yılında Güney Koreli yönetmen ve senarist [tooltip tip=”Parazit filmi ile 2020 ’En İyi Film Oscar’ını alan”]Bong Joo Ho[/tooltip]Bong Joo Ho tarafından Snowpiercer adıyla bilim kurgu olarak beyazperdeye taşındı. Bu yılın başlarında ise aynı isimle dizisi yapılmaya başlandı.
Snowpiercer dizi fragmanı
Dizi olayın yaşandığı 2014 yılından 7 yıl sonrasını, bu yazıda anlatacağımız filmi ise 17 yıl sonrasını anlatıyor. Buradan sonrasında spoiler olacağı için eğer izlemediyseniz önce izlemenizi daha sonra yazıyı okumanızı tavsiye ederiz.
Snowpiercer film fragmanı
Spoiler Alert
Küresel ısınmayla mücadelede, işlerin kötüye gideceğini öngören(!) William Willford, hiç durmadan çalışacak 1001 vagonlu bir tren için çalışmalara çoktan başlamıştır. Yolculuk, bu faciaya sebep olanların ön sıralara yerleşip, bileti olmayanların ise trene zorla binmeye çalışarak, bazılarının kalıp bazılarınınsa trenden atılması ile başlar. Olayın olmasından 17 yıl sonra yani 2031 yılında dünya üzerinde her şey donmuştur. Tren ise demir ağlarla tam 17 kez dünyanın çevresini dolaşmıştır. Trenin vagonları sınıf ayrımını, iliklerimize işleyecek kadar bariz bir şekilde farklılık göstermektedir. Bilet alarak binen zenginler en ön vagonlarda lüksün ve konforun içinde yaşarken, trenin arka vagonlarına gittikçe sefillik ve açlık içerisinde olan alt sınıf ile karşılaşırız.
Trenin teknolojik, lüks ve acımasız tasarımı
William Wilford’ın yaşamakta olduğu ilk vagon lokomotif olarak görev yapar. Trenin ön vagonları 1. Sınıf insanlara hitap etmek üzere oldukça teknolojik, ferah ve lüks bir tasarıma sahiptir. Trenin mimari tasarımı, ayrımı oldukça gözler önüne sermektedir.
Diziye ait tasarım aşamalarının yer aldığı video
Videoda gördüğünüz üzere trende şömine ateşi başında sohbet etmek, suşi yemek, akvaryuma bir göz atmak, hatta bu akvaryumdan balık tutmak gibi aktiviteleri yapmak için ayrı ayrı vagonlar bulunur. Bunların yanı sıra kütüphane, okul, hayvanat bahçesi ve sebze meyve yetiştirdikleri farklı vagonlara sahiptir. 0980 numaralı vagonda bir pazar yeri bile bulunur. Burada bahsettiğimiz vagonlar genel olarak alt tabaka haricindeki insanlara hitap etmektedir.
Bunların gerisinde, hiçbir şeyden haberi olmayan, yıllarca güneş yüzü görmemiş, yeni doğanların gerçek dünyadan bihaber yetiştiği alt tabaka bulunmaktadır. Burada yaşayan insanlar sayıca üstün olmalarına karşın ranzalarda dip dibe yaşamak zorunda bırakılır. Maalesef ön vagonlarda yer alanlar canlarının çektiğini yerken geride kalanlara böceklerin eritilmesiyle oluşturulmuş garip yiyecekler yıllarca verilir.
Filmde bu eşitsizlik bariz bir şekilde seyirciye hissettirilirken, alt tabakanın bu duruma bir çare bulması gerekir. Trenin sahibi ve her yerde logosu bulunan Willford, belirli aralıklarla yardımcısını göndererek çocukların boylarını ölçtürür ve uygun bir çocuğu içlerinden alır. Trende artık sabır taşmıştır ve kahramanımız Curtis ‘kendi iradesi(!)’ile treni ele geçirmeye çalışır. Curtis’in bilmediği bir vardır, o da treninin her yıl aynı yörüngeyi izlemesi gerçeği gibi treni ele geçirseler dahi alt sınıf üst sınıf ayrımının devam edecek olmasıdır. Nihayetinde bir fırsat ele geçer ve Curtis uzun süren çarpışmaların sonucunda birçok arkadaşının ölümünü görerek en ön vagona ulaşır. Willford, Curtis’i gördüğüne şaşırmaz, trende birçok göze sahip olduğu için geleceğini zaten biliyordur ve hatta gelişini bile Willford ayarlamıştır!
Küresel Isınma Tehdidi
Filmde yer alan can alıcı noktaların şu anki dünyamızla ilişkisinden bahsedelim. Film her ne kadar bir bilim kurgu örneği olsa da küresel ısınmanın bugün canımızı yakacak kadar yaklaşmamış olması yarın da canımızı sıkmayacak anlamına gelmiyor. Geçtiğimiz hafta ABD’nin Kolorado eyâletinin başkenti Denver’da Kutup Girdabı adını verdikleri bir doğa olayı meydana geldi. Bir gün öncesinde 30-35 derece sıcaklıkların gözlendiği ve yaz ayının hâkim olduğu bölgede sıcaklık 1 dereceye kadar düştü ve kimi bölgelerde kar yağışına sebep oldu. Aslında bu olay zaman zaman bu bölgelerde görülüyor olsa da uzmanlara göre bu kadar kısa sürede sıcaklığın çok fazla düşmesi ve normalde kış aylarında gerçekleşen bu olayın Eylül ayında gerçekleşmiş olması buzullarda yaşanan ısınma ile alakalı. Yine geçtiğimiz günlerde Ankara’da meydana gelen kum fırtınası hepimizi korkuttu. Yetkililer bu kadar büyük olmasının sebebine ilişkin açıklamalarında küresel ısınmanın etkisi olabileceğini söyledi. Bu yüzden felaket belki de yakın zamanda kapımızı çalacak ve biz şimdiden fragmanları izliyor olabiliriz.
Nuh’un Gemisi
Son teknolojiyle donatılmış içinde tarım bile yapılabilen bir tren taa 1982 yılında hayal edilmişken biz dünya sakinleri tohumlarımızı yıllar sonrasına karşın hareketsiz ambarlarda saklıyoruz. Norveç’in kuzeyindeki Svalbard takımadasında buzulların arasındaki bir dağın 130 metre derinliğine inşa edilen bu ambar, geleceğin Nuh’un Gemisiişlevi görmesi planlanıyor. Üstelik fiziksel olarak saklama koşullarının ağır olduğu ambarlarımıza hemen ulaşmamızda pek mümkün değil.
Son Söz
Küresel ısınma, yangın, fırtına, kasırga, deprem, volkanik patlama, sel gibi farklı afet türleri(detaylı bilgi:https://www.afad.gov.tr/afadem/dogal-afetler) her yıl birçok insanı ciddi oranda tehdit ediyor.İşte burada insan düşünmeden edemiyor bu felaketlerin çok daha büyüğünün başımıza gelmesi durumunda bir B planımız var mı? Bir gün dünyadan kaçmamız gerekirse bu sınıfsal ayrımı da yanımızda götürmek zorunda kalacak mıyız?
Burada filmdeki bir detaya yer vererek sözlerimi sonlandırmak istiyorum. Wilford’ın boylarını ölçerek seçtiği çocuklar aslında acımasız bir görev için seçiliyor. Trenin çalışabilmesi için motorda bir çocuğun girebileceği kadar bir alanda sürekli elle müdahale yapılması gerekiyor. İşte Wilford’un teknolojik treni(!) böyle idare ediliyor…
Yazar: Hale Burçin Kara
Editör: Filiz Kırmızıoğlu