Bugün aslında birçoğumuzun sosyal platformlarda bir hesabı olsa da; kendimizi istediğimiz gibi ifade edebilme fırsatı bulduğumuz söylenemez. İnternet ile birlikte büyüyen ve bugün milyonlarca alternatifi ile büyük bir pazar haline gelen blog kültürü de tam olarak bu boşluğu dolduruyor aslında. Ancak hala aramızda blog hesabı açmaya cesaret edemeyen, açsa da devamlılığını sağlayamayan ve bir blog yazmanın, yazar olmanın doğuştan gelen bir yetenek gerektirdiğine inanan insanlar var.
İnternet kültürü ve paylaşım ekonomisi sayesinde karşımıza çıkan komünite kültürünü tanıtmaya ve okurlara ilham olmaya çalıştığımız Komüniteler serisinde, porno bağımlılığı ile hep birlikte savaşan Nofap topluluğundan sonra bugün, yazarlığın bir disiplin olduğunu düşünen topluluk 200 Words a Day’den bahsedeceğiz.
“Anybody can be a writer with enough persistence and the right community. 200 words daily is all it takes.“
“Yeterli sebat ve doğru bir komünite ile herhangi bir insan yazar olabilir. Gereken tek şey günlük 200 kelime”
ProductHunt Makers Festival 2018 kazananlarından birisi olan 200 Words a Day, bugün 1119 yazarı ile yoluna devam ediyor. Medium’dan esinlenen yazı editörü, yazarın önüne bomboş bir sayfa getiriyor ve dilerseniz günlük sorunlarınızdan dilerseniz bilgi sahibi olduğunuz, araştırdığınız bir konudan bahsedebiliyorsunuz. Yazdığınız yazı direkt olarak kullanıcıların önüne düşüyor ve böylece hem siz her gün aksatmadan yazınızı yazma motivasyonunu yakalayabiliyorsunuz hem de diğer kullanıcılar.
Ayrıca, oluşan ekosistem sayesinde tamamen Medium’a benzeyen bir makale platformu da kendiliğinden önümüze gelmiş oluyor. Diğer yazarların yazılarına yorumlar yapabiliyor, kendi yazılarınıza gelen ‘eleştirileri’ değerlendirebiliyorsunuz.
Tarihte ilk defa herkesin kendini eşit olarak ifade etme şansına sahip olduğu bir dünyada yaşarken; gördüklerimizi anlatma, sevdiğimiz şeyleri paylaşma ve bildiklerimizi öğretme yeteneklerimizi geliştirmenin en iyi yolu günlük olarak yazma alışkanlığı kazanmaktan geçiyor. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz ‘günlük tutmanın faydaları’nı bugün hem kendi adımıza kazanabilir hem de aynı anda dünyaya bir şeyler katabiliriz.
“Sanatçının Yolu” ve benzeri kitaplarda da sık sık belirtildiği ve vurgulandığı gibi, yazar olmak isteyen herhangi bir insanın önündeki tek engel devamlılıktır diyebiliriz. Bu ve benzeri kitaplarda geçen ve kendisini sanatçı hisseden insanların yapması gereken aktivitelerden birisi de günlük olarak belirli bir sayfa/kelimenin altına düşmeyecek şekilde rastgele yazı yazmaktır. Mesela benim henüz yarısına kadar okuduğum Sanatçının Yolu kitabındaki “sabah sayfaları” isimli egzersizde, her sabah kalkar kalkmaz en az 3 sayfa boyunca el yazısı ile bir şeyler karalamamız isteniyordu. Gerekirse “nokta nokta nokta nokta” şeklinde hiçbir anlam ifade etmeyen şeyler yazmamız gerektiğini söyleyen yazar Julia Cameron’un tavsiyelerine uyduğumda, birkaç gün sonra çok daha iyi ve yaratıcı hissetmeye başladığımı söyleyebilirim.
“Fikir oluşturmak ekmek pişirmeye benzer. Bir fikrin kabarmaya ihtiyacı vardır. Eğer başta onu aşırı kurcalarsanız, sürekli kontrol ederseniz kabarmaz. Pişmekte olan bir ekmek veya bir kek, fırının karanlığında ve güvenli ortamında uzun süre kalmak durumundadır. Fırını zamanından önce açın, ekmek çöker veya kekin ortasında, tüm buhar kaçıp gittiği için bir delik oluşur. Yaratıcılığın saygın bir suskunluğa ihtiyacı vardır.
En iyi fikirlerin bu şekilde çıktığı bir gerçektir. Bırakın onlar karanlık ve gizem içinde gelişsinler. Bilincimizin çatısında oluşsunlar. Sayfaya damlacık halinde düşsünler. Bu yavaş ve görünürde gelişigüzel damlamaya güvendiğimizde bir gün aniden “İşte, demek bu imiş!” diye şaşırabiliriz. Yaptığımız tüm sanat çıraklıktır. Sanatın büyüğü, yaşamdır.”
-M. C. Richards
200 Words a Day topluluğunun İngilizce olması, İngilizce anlıyor ve gayet iyi kullanabiliyorsak bile bizim için sorun olabilir. Yazar yeteneklerimizi ana dilimizde geliştirmek istiyor, Türkçe’de kendimizi çok daha iyi ifade edebiliyor olabiliriz. Bu da bizi, bu topluluğun Türkçe alternatifi için arayışa sokacaktır. Girişimciliğin bu kadar kolaylaştığı bir dönemde, inisiyatif almak çok da zor değil.