İnsanoğlu olarak varoluşumuzun en başından beri hep bir iletişim ihtiyacı içindeyiz. Bunu başta hareketlerle, seslerle veya mağara duvarlarına çizdiklerimizle ifade etmeye çalıştık. Sonra bunlar yetmedi ve bu yetinmezlik yazıya doğru uzanan bir süreci başlatmış oldu. Belki de en önemli ihtiyacımız olan sosyalleşmenin temelini sağlayan konuşma ve yazma yetenekleri bazı toplumlarda tanrının hediyesi olarak bile algılanıyordu. Duygu ve düşüncelerimizi ifade etmenin pek çok yolu var, fakat kalıcı değiller, mesajınızı ilettikten sonra kaybolurlar ve tekrarlayamazsınız. Atalarımız boşuna dememişler “Söz uçar, yazı kalır.” diye. İlk yazılar taş tabletlere yazıldı ve bu tabletleri ağaç kabuğu, fil dişi, yapraklar gibi materyaller takip etti. İlk kâğıt Nil Nehri kenarında yetişen uzun sazlıklardan yapıldı ve bunlara “papirüs” adı verildi. Matbaanın da icadıyla birlikte, farklı kâğıt versiyonları geliştirildi ve bugün kullandığımız önümüze gelen kâğıtlar üretilmiş oldu.
Milyarlarca insan her yıl milyonlarca ton kâğıt ve kâğıt ürünü tüketiyor. Ofislerde kullanılan fotokopi kâğıtları, basılan kitaplar, dergiler gibi yayın ürünleri, yolda bulduğumuz broşürler, evimize gelen faturalar… Her ne kadar teknoloji gelişse ve sanallaşma artsa da kullandığımız kâğıt miktarında asla bir azalma olmuyor, hatta aksine bu sayı her geçen yıl artış gösteriyor. Tüm bu kâğıt ürünleri için ham madde olarak ise ağaçlar kullanılıyor. Dünya Yaban Hayatı Fonu’na göre, kâğıt hamuru ve kâğıt endüstrisi, tüm dünyada işlem gören tüm endüstriyel odunların %40’ından fazlasını kullanmaktadır. Her yıl kâğıt ve karton ürünleri için kişi başı 7 adet ağaç tüketiyoruz. Dünyadaki insan sayısını düşündüğümüzde çok vahim bir tablo ile karşılaşıyoruz. Hatta dünyayı bırakın ben 4 kişilik bir ailede yaşıyorum ve bu 4 kişinin kullandığı kağıdın dünyaya maliyeti yıl başına 28 ağaç. Peki kaçımız senede 28 fidan dikiyoruz? İnsanoğlu olarak dünyadaki nimetleri sömürmek ve kullanmakta ne kadar iyi ve hevesliysek, yerine koyma konusunda da o kadar kötüyüz. İş sadece ağaçların kesilmesiyle de bitmiyor, üretilen her bir ton kâğıt için 60 metreküp su harcarken 10-50 metreküp de atık su açığa çıkarıyoruz. Bu atık sular içerdikleri yüksek oranda kirleticiler nedeniyle toprak ve canlı hayatı için büyük tehdit oluşturuyor.
İşte bunlardan yola çıkarak son dönemde, ağaç kesmeden kâğıt üretmek mümkün mü sorusuna cevap arıyoruz. Hızla artan tüketim sektörünün dünyaya vereceği zararı en aza indirgemek için çevre dostu kâğıt üretim yolları için çalışmalar hızla artıyor. Bunlardan en önemlisi ve uygulanabilirliği en kolay olanı geri dönüşüm. Uygulaması da oldukça basit, kullandığımız kâğıt ürünlerinin atıklarını kâğıt atık toplama ünitelerine atmak. Yaşadığınız yerde, çalıştığınız kurumda, sokaklarda yani gün içinde uğrayabileceğiniz birçok noktada geri dönüşüm için koyulmuş atık ünitelerine rastlayabilirsiniz.
Kâğıt ham maddesi olarak kenevir
Geri dönüşümden sonra kenevir, kenaf ve bambunun üretim ham maddesi olarak kullanılması var. Çam ağacından 2 kat daha hızlı büyüyen bir bitki kenevir, kıyafet üretiminde bile kullanılabiliyor. Uzmanlara göre kenevirden yapılan kâğıt hem daha dayanıklı hem de daha uzun süre dayanabiliyor. Aynı zamanda bir ağaç dikildiği andan itibaren 20 yıl civarı bir süreçte kesime hazır hale gelirken, kenevir 4 ayda biçilecek hale gelir. Üretimi çok ucuzdur ve 10 kez dönüştürülebilir. Aynı şekilde kenaf ve bambu da ağaçlardan çok daha hızlı sürede yetişip çok daha kolay işlenebildikleri için kâğıt üretiminde efektif alternatiflerdir.
Taştan kâğıt üretmek
Avustralyalı girişimciler Kevin Garcia ve Jon Tse ağaç kesimine ve işlenirken ortaya çıkan kirliliğe bir son vermek için kolları sıvadı. “Çevresel sorumluluk bilinciyle daha uyumlu olarak kağıdın üretimini yeniden tasarlayalım.” mottosuyla çıktıkları bu yolda taştan kâğıt yapmayı başardılar. 2017 yılının Temmuz ayında Karst Stone Paper adında bir şirket kuran ikili su, kimyasal ve kereste kullanmadan kâğıt üretimi yapıyorlar. Ham madde olarak da şantiyelerden ve endüstriyel dökümlerden kalan taş atıklar kullanılıyor. Aynı zamanda hem ağaç kesilmesine gerek kalmıyor hem de taştan kâğıt üretiminde keresteden olana oranla %67 daha az karbon emisyonu yapılıyor.
“Tüketiciler gittikçe bilinçleniyor ve aldıkları ürünlerin çevresel etkileri üzerine düşünüyor. Bu nedenle Karst defterlerini çok seviyorlar. Ayrıca su geçirmez olmaları ve güzel tasarımları müşterileri cezbediyor.”
-New York’ta Kars Stone Paper satışı yapan bir kırtasiye sahibi
2019 yılı için Karst’ın kâğıt üretiminde 540 büyük kereste ağacının kesilmesini, 83.100 litre suyun kullanılmasını ve 25.500 kilogram karbondioksitin salınmasını önlediği tahmin ediliyor.
Kullanılmış tişörtten kâğıt
2017 yılında İtalyan firma Moo, geri dönüştürülmüş eski tişörtlerden kartvizit üretmeye başladı. Kullanılmış kumaşlardan pamuk elde ediliyor ve uzun süre dayanması gereken yasal belgeler veya nakit para basımında kullanılacak kâğıt yapmak için elyafla birleştiriliyor. Bu sayede ortaya gerçekten güçlü bir kâğıt çıkıyor. Farklı boyutlarda ve şekillerde üretilebilen bu ürüne firmanın internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Hayvan dışkısından kâğıt
Ödev tesliminizde kullanacağınız kağıdın hangi favori otçul hayvanınızın dışkısından yapılmasını istersiniz? Amerikalı Poopoopaper isimli şirket inek, eşek, at, geyik, fil ve pandaların dışkılarından yapılmış kâğıt satıyor. Otçul hayvanların dışkıları tükettikleri meyve, sebze ve yeşillikler nedeniyle lif açısından oldukça zengindir. Bir filtreleme işleminden sonra bu dışkılardan mükemmel ve tamamen kokusuz kâğıtlar üretmek mümkün. Aynı zamanda bu teknik sayesinde hayvan yetiştiriciliği sırasında ortaya çıkan atıkların yönetilmesindeki ciddi sorun da çözüme kavuşabilir.
Armudun sapı, üzümün çöpünden kağıt
İtalyan Favini ise ağaçsız kâğıt üretimi için hayvanlara verilemeyen veya biyokütle üretimi için kullanılamayan tarımsal yan ürünlerden faydalanıyor. Portakal kabuğu, üzüm sapları, zeytin çekirdekleri, ceviz kabukları… Meyve olur kuruyemiş olur aklınıza gelebilecek herhangi bir yemişin bizim “… çöpü” dediğimiz hali onlar için ham madde oluyor. Buna benzer bir başka gelecek vaad eden üretim süreci ise muz hasadından kaynaklanan atıkları değerlendiriyor.
Tüketim arzumuzun önüne geçemiyoruz, aslında bir bakıma bu arzudan çok gereklilik oluyor daha çok insan bir noktada daha çok üretim yapma ihtiyacı ortaya çıkarıyor, bu çok basit bir denklem. En azından çevreye verdiğimiz zararların farkında olup bunları telafi etmeye çalışmaya başladığımız bir dönemdeyiz bu da çevre adına oldukça iyi bir şey. Ağaçsız (tree-free) kâğıt üretimi hakkındaki çalışmaların artması, geri dönüşüm konusunda yapılan çalışmalar kampanyalar her ne kadar düşüncesiz davranışlarımız da olsa içerisinde yaşadığımız Dünya için hala umut beslediğimizi hala ona sahip çıkmaya çalıştığımızı gösteriyor. Ufak adımlar atmak hepimiz için oldukça kolay aslında, günlük hayatımıza adapte edebiliriz bu değişiklikleri. Mesela bankamatikte makbuz istememek veya e-makbuz seçenekleri, faturaları internet üzerinden takip etmek, e-kitap kullanımını yaygınlaştırmak için bir Kindle, Kobo veya muadili ürün edinmek (bu biraz maliyetli olabilir tabii ki), ofiste veya okulda notları dijital ortamda paylaşmak gibi. Bunlara daha pek çok örnek verebiliriz genel olarak hepsinin temeli dijitalleşmede toplanıyor. Dijitalleşme dediğimiz şey sadece kâğıt tasarrufundan ibaret değil, verilerinize daha kolay erişim sağlayabilirsiniz, bir yerden bir yere giderken taşımak için efor sarf etmenize gerek kalmaz, kaybolacak, çalınacak derdiniz yoktur güvenli bir şekilde depolayabilirsiniz. Teknoloji bize gereken zemini sağlıyor, tek yapmamız gereken onun bizim için getirdiği yenilikleri bizim de dünyamızı düşünerek kullanmaya başlamamız. Yaptığımız şeylere kısıtlama getirmeden veya bir şeyleri sınırlamamıza gerek kalmadan hem kendimize hem de gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün.
Kaynaklar: pixartprinting – CNN