İnsanların bir kısmı dünyanın sınırsızlığına ve doğal yaşamın sonsuzluğuna inanırken ‘insan’ ve ‘doğa’ arasındaki dengenin özen isteyen gerçekliğini göz ardı edebiliyor. Dünyadaki beton, asfalt, teknolojik ürünler, metal ve plastik miktarı –kısaca insan yapımı malzemeler- hızla artarken, insan yapımı yapay malzemelerin [tooltip tip=”insanlar tarafından yapılan cansız katı nesnelerin içine gömülü olan ve atık içermeyen kütle”]antropojenik kütlesi[/tooltip] katlanarak büyüyor. Beton kaldırımlardan cam/ metal gökdelenlere, giysilerden bilgisayarlara kadar insanların inşa ettiği ve yaptığı her şeyin kütlesi bu yıl Dünya’daki canlıların kütlesini geçme boyutuna geldi. Yaşadığımız durumun ciddiyetini kavrayabilmemiz için insan ayak izinin büyüklüğüne dair bir çalışma yapıldı. Nature dergisinde yayınlanan araştırmanın amacı insanlığın dünyadaki ayak izinin tamamı ile tüm kara/ deniz canlıları ve bitkiler arasındaki dengeyi bulmaktı.

Antropojenik etki
Antropojenik etki: İnsanın çevre üzerindeki etkisi. Hasankeyf, Batman’a bağlı, iki yakasını Dicle’nin ayırdığı tarihi bir ilçe

Küresel biyokütleye karşı insan yapımı kütle

Yapay ve biyolojik dünyaların ağırlığındaki değişiklikleri aynı anda değil ayrı ayrı inceleyen kapsamlı bir analiz yapılmadığı için bu boşluğu gidermek isteyen İsrail’deki Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Ron Milo ve meslektaşları 1900’den günümüze küresel biyokütle ve insan yapımı kütlede meydana gelen değişiklikleri inceledi; su hariç kuru ağırlık tahminlerini hesapladı ve bir zaman çizelgesi oluşturdu. Analizdeki baskın kategoriler, beton, [tooltip tip=”benzer olmayan maddelerden oluşmuş bütün, katışmaç”]agrega[/tooltip]lar, tuğlalar ve asfalttan oluşan binalar ve altyapı şeklinde insan yapımı kütlelerdi. Küresel biyokütleye gelince, çoğunluğu bitkiler ve çalılar oluşturuyordu.

Araştırma çoğunlukla gelişmiş tüketim ve kentsel gelişim tarafından yönlendirilen insan yapımı beton, metal, plastik, tuğla ve asfalt üretimi de dahil olmak üzere insan yapımı faaliyetlerin Dünya’daki genel canlı biyokütleyi aştığı bir geçiş noktasına getirdiğini gösteriyor. Ekip, endüstriyel ekoloji alanındaki son çalışmalardan geçtiğimiz 120 yıl için antropojenik kütle tahminlerini elde etti; uydu verileri ve küresel bitki örtüsü modelleri, küresel biyokütle değişimleri hakkında tarihsel bilgiler sağladı.

Kuş bakışı değişim görüntüsü

Araştırma, insanlık damgasının 20. yüzyılın başından bu yana hızla büyüdüğünü ve her 20 yılda bir ikiye katlandığını ortaya çıkardı. 20. yüzyılın başında, insan yapımı malzeme kütlesi 35 milyar ton, yani küresel biyokütlenin kabaca %3’ü kadardı. Ancak 2020’de insan yapımı kütle, genel küresel biyokütleyi aşarak yaklaşık 1,1 teratona ulaştı. Şu anda yılda 30 milyar ton malzeme birikiyor ki bu da Dünya’daki her insanın her hafta imal edilmiş malzemelerde kendi ağırlığından daha fazlasını üretmesine karşılık geliyor.

Mevcut eğilimler devam ederse, üretilen bu malzemeler 2040 yılına kadar Dünya’daki tüm yaşamın iki katından fazla veya yaklaşık 2,2 trilyon ton ağırlığında olacak.

Dünya’nın ağırlığının yaklaşık %90’ı ağaçları ve çalıları kapsayan bitkilerden oluşuyor. Ancak insanlar her yıl daha fazla malzeme üretirken, ormansızlaşma, ormanların yeniden büyümesi ve yükselen atmosferik karbondioksit seviyeleri tarafından uyarılan bitki büyümesinin ‘karmaşık etkileşimi‘ Dünya’daki bitkilerin ağırlığının sabit kalmasına neden oluyor.

Dramatik insan etkisi

Kaynak: NHMUK S / 2009.1.11 örneği, Ashdown Koleksiyonu, Doğa Tarihi Müzesi, Tring
Modern bir piliç (sol) ve kırmızı bir orman tavuğu (sağ) boyutları

Biyolojik ve insan yapımı kütlenin karşılaştırılması Dünya’nın biyokütlesinin üzerindeki etkimizi açık bir şekilde gösteriyor. İnsanlar arazi ekimi için geniş orman alanlarını temizlemeye başlamadan önce -yaklaşık 12.000 yıl önce- tarım devriminin başlangıcında Dünya’da iki kat daha fazla bitki biyokütlesi olmuş olabilir. Bununla birlikte insanlar ve çiftlik hayvanları, şu anda Dünya’nın tüm vahşi memelileri ve kuşlarından yaklaşık 20 kat daha ağır basıyor.

İnsan yapımı kütlenin artması, bitki biyokütlesini de etkiliyor. İlk tarım devriminden bu yana, insanlık bitki kütlesini kabaca yarıya indirdi. Modern tarım mahsul yetiştirmek için artan bir arazi alanını kullanırken, evcilleştirilmiş mahsullerin toplam kütlesi ormansızlaşma, orman yönetimi ve diğer arazi kullanım değişikliklerinden kaynaklanan bitki kütlesi kaybından büyük ölçüde etkileniyor. Küresel biyokütledeki bu eğilimler, karbon döngüsünü ve insan sağlığını etkiliyor.

Bu, insanlığın gezegen üzerindeki etkisini tartmak için yapılan ilk girişim değil. Son zamanlarda bitkilerde depolanan karbon miktarı veya gezegendeki tavuk sayısı gibi sadece biyolojik dünyadaki değişiklikleri izleyen birçok araştırma yapıldı.

Net bir tarih söylenemiyor

Araştırma ekibi sayıları hesaplamanın pek çok yolu olduğu ve bu sayıların çoğunda pek çok belirsizlik olduğu için Dünya’nın ne zaman kütle itibariyle biyolojik olmaktan çok yapay olacağını söylemeyi zorlaştıran veri belirsizliklerini kabul ediyor. Rakamlar biraz değişse bile genel resmin değişme ihtimali düşük bir olasılık olarak görünüyor. Maryland Üniversitesi’nde Çevre Bilimcisi Erle Ellis’e göre dünyanın canlı ve insan yapımı kütlesinin, geçiş noktasına ulaşacağı zaman tam olarak tarihlendirilemiyor.

Toplam antropojenik kütlenin değişimleri, dünya savaşları ve büyük ekonomik krizler gibi küresel olaylara bağlı olarak artış veya azalış gösterebiliyor. En önemlisi artan tüketim ve kentsel gelişim ile tanımlanan 2. Dünya Savaşı‘nı izleyen dönemden itibaren, insan yapımı kütlede yılda %5’ten fazla daimi artış yaşanırken, Büyük Buhran ve 1979 Petrol Kazası gibi gerçekleşen olumsuz durumlarda insan ayak izinin ağırlığında önemli düşüşler yaşanıyor.

Milo’ya göre Dünya “sadece bir ömür boyu değil, her çağda bir kez gerçekleşen” maddesel bir geçiş sürecinden geçiyor. Söz konusu içgörü, bilimsel olarak anlamlı olmaktan çok sembolik olsa da insan girişiminin maddi ölçeği, küresel besin döngülerini nasıl değiştirdiğimizi, iklimi nasıl değiştirdiğimizi ve sayısız türü yok olmanın eşiğine nasıl sürüklediğimizi açıklamaya yardımcı oluyor. 21. yüzyılda Dünya, insan yapımı nesnelerin üretiminden ve birikmesinden daha önce görülmemiş bir şekilde etkilendi. 1900’den beri genel biyokütle biraz azalırken, insan yapımı kütle hızla artarak yılda 30 gigatondan fazla üretim oranına ulaştı. İnsan üretimi bu hızda devam ederse, etkimizin ağırlığı 2040 yılına kadar 3 teratonu aşacak. Bu çalışma, insan faaliyetlerinin ölçeğini ve gezegenimiz üzerindeki etkisini ölçmek ve değerlendirmek için son derece önem teşkil ediyor. Çalışmadan elde edilen sonuca göre Dünya’nın, insanların gezegeni şekillendiren baskın güç olduğu öngörülen jeolojik bir çağ olan Antroposen’e girdiği iddiasını destekleyebilir.

Share:

administrator

96'da İstanbul'da doğdu, Marmara Üniversitesi Basım Teknolojileri bölümünde yüksek lisanına devam ederken İş Geliştirme alanında çalışıyor. Sonunda soru işareti olan her şeye ilgi duyarken geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir