2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nden 13.sü olan İklim eylemi sera gazı emisyonlarını azaltmaya, iklim kaynaklı etkilere karşı dayanıklılığı ve uyum kapasitesini güçlendirmeye yönelik hızlandırılmış çabalar anlamına geliyor.
İklim eylemi tüm ülkelerde iklimle ilgili tehlikeleri; ulusal politikalara, stratejilere ve planlamaya entegre etmek; iklim değişikliğiyle mücadele, uyum, etki azaltma/erken uyarı ile ilgili eğitim, bilinçlendirme ve insani şartların iyileştirilmesi gibi hedefler içeriyor.
Dijitalleşme çağı her zamankinden çok daha hızlı bir ivmeyle enerji ve hareketlilik dahil olmak üzere tüm sektörlerde karbonsuzlaştırmaya yardımcı olabilir. Döngüsel ve paylaşılan ekonomilerinin kaynak ve enerji verimliliğinin yeterliliğine katkı sağlayabilir.
Dijitalleşmenin diğer yüzü ise pek parlak sayılmaz. Son yirmi yılda büyük ölçüde sürdürülebilir olmayan kaynak kullanımını, sera gazı yoğun büyüme modellerini ve artan eşitsizliği doğurdu diyebiliriz.
“Yıkıcı teknolojiler henüz sürdürülebilirlik dönüşümleri için harekete geçirilmedi. Sürdürülebilirliğe doğru yollar yaratmak için mevcut sera gazı yoğun büyüme modellerini kökten tersine çevirmemiz gerekiyor. Bunu gerçekleştirmek için hükûmetlerin farklı teşvik planları oluşturması, sürdürülebilirlik araştırmacılarının dijital öncülerle iş birliği yapması ve şirketlerin dijital ve düşük karbon odaklı iş modelleri geliştirmesi gerekiyor.” Birleşmiş Milletler Üniversitesi Çevre ve İnsan Güvenliği Enstitüsü Direktörü Prof. Dirk Messner
Çoğu uzman görüşüne göre sürdürülebilirliğe doğru dönüşüm, sektörler ve coğrafi sınırlar arasında gerçekleşmesi hâlinde süreklilik kazanabilir. Küresel manzara içinde şehirler, yenilik ve değişim için kuluçka merkezleri görevini üstlenip sürdürülebilirlik ve iklim eylemi için çok önemli bir rol oynar. Araştırmalara göre 2050 yılına kadar dünya insan nüfusunun üçte ikisi kentsel alanlarda yaşayacak. Küresel emisyonların yüzde 70’inin zaten kentsel alanlarla bağlantılı olduğunu düşünürsek, emisyon gelecek için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
“Paris İklim Anlaşması, ancak dünya çapındaki tüm şehirlerin altyapısını karbondan arındırırsak uygulanabilir” Birleşmiş Milletler Üniversitesi Çevre ve İnsan Güvenliği Enstitüsü Kıdemli Bilim İnsanı Dr. Simone Sandholz
Peki şehirler nasıl hızla karbon emisyonundan arındırılabilir ve sürdürülebilir hâle gelebilir?
Teknolojiler bir dizi son derece etkili seçenekler sunuyor. Örneğin yapay zekâ ve büyük veri analizi, yöneticilerin kentsel ulaşım altyapısını daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir. Bu kavrayış; kentsel hareketliliğin fırsatlarını daha iyi kullanma ve böylece hava kirliliğini azaltarak insan sağlığına ve esenliğine fayda sağlayabilir. Bu detayların yanı sıra iklim korumasına yönelik çabaları hızlandırma konusundaki kararları yönlendirebilir.
İklim Eylemi: Yenilenebilir enerji kullanımınına teşvik
Dijital teknolojiler, uzak bölgeler için elektriğe erişim ve yenilenebilir enerji kullanımının yayılmasını sağladığı için yenilenebilir enerji kullanımının ihtiyaç duyulan artışında da önemli bir rol oynayabilir. Aynı zamanda, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündeminin “kimseyi geride bırakmama” taahhüdünü takiben, kentsel marjinal yerleşimlerin gelişimini teşvik etmek için büyük bir potansiyele sahipler. Akıllı mobilite veya diğer bir deyişle [tooltip tip=”mikrofinans, geleneksel olarak bankacılık ve ilgili hizmetlere erişemeyen tüketiciler ve serbest çalışanlar da dahil düşük gelirli müşterilere veya kredi dayanışma gruplarına finansal hizmetlerin sunulması anlamına geliyor”]mobil mikrofinans[/tooltip] hizmetleri kent sakinlerine doğrudan fayda sağlayabilirken, sektörler arası dijital veri yönetim sistemleri uzun vadeli kentsel planlama ve dayanıklılığa katkıda bulunabilir.
İklim Eylemi: Sürdürülebilir akıllı şehirler inşasına dijital katkı
Sürdürülebilir akıllı şehirlere geçiş, belediyelerin ve kentsel karar vericilerin yeni teknolojilerin dağıtımı üzerinde etkin ve bilgi sahibi olmasını gerektirir. Sürdürülebilir akıllı şehirler, düşük çevresel ayak izi ile yüksek kaliteli hizmetler sağlama potansiyeline sahip ‘akıllı’ altyapılar ile karakterize edilir. Kayıt dışı yerleşimlerdeki konut durumunun, düşük kaynaklı ve düşük karbonlu bir şekilde düzgün konutlara doğru iyileştirilmesi mümkün kılınır. Sürdürülebilir şehirlere doğru bu dönüşümü gerçekleştirmek için iyileştirilmiş kentsel tasarım, sürdürülebilir yaşam tarzları, yetkilendirilmiş yerel kişiler ve herkese uyan tek çözümlerden kaçınan katılımcı yaklaşımlara ihtiyaç vardır.
Bu tür şehirler, mevcut sürdürülebilir eylemi yeni akıllı teknolojilerle ilişkilendirecektir. [tooltip tip=”yeşil altyapı sistemleri sürdürülebilir ekolojik işlevleri ve kültürel değerleri bütüncül olarak bir arada bulunduran sistemler anlamına geliyor”]Yeşil altyapı[/tooltip] ve [tooltip tip=”gri altyapı sistemleri yollarını, kanalizasyon sistemlerini ve elektrik hatlarını kapsıyor”]gri altyapıyı[/tooltip] çevrim içi izleme sistemleriyle birleştirmenin yalnızca iklim koruması için değil, aynı zamanda afet riskinin azaltılması için de başarılı olabilir.
Kentsel alanların sel gibi doğal afetlere karşı savunma sistemlerine entegre edilmesi veya en yüksek sıcaklıkları azaltmak ve kanalizasyon sistemine su akışını yavaşlatmak için yapay zekâ ile desteklenmiş [tooltip tip=”yeşil çatı, düz veya hafif eğimli bir çatının üstüne yerleştirilen ve su yalıtım sistemi ile beslenen bitki örtüsü tabakası”]yeşil çatılar[/tooltip] ve duvarlardan yararlanmak kentsel alanlarda giderek daha fazla uygulanan teknolojiler hâline gelebilir.
“Paris Anlaşması ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin uygulanması cesur bir iklim ve sürdürülebilirlik eylemi gerektiriyor. Dijital teknolojilerin gerekli olan derin dönüşümde oynayacağı kritik bir rol var. Başarıyı sağlamak için bu dönüşüm her düzeyde, bölgede ve sektörde gerçekleşmelidir. Dijital teknolojiler, özellikle büyük şirketlerden vatandaşlar düzeyine kadar iklim ve sürdürülebilirlik faktörlerini güçlendirerek katkıda bulunabilir. Harekete geçmek, eylemlerin etkisini ölçmek ve hedeflere yönelik toplu ilerlemeyi izlemek için teşvikler sağlayabilirler.” Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Politika ve Program Koordinasyonu Kıdemli Direktörü Dr. Martin Frick
Tüm bu avantajlara rağmen, sürdürülebilir dijitalleşme risksiz diyemeyiz. Dijital altyapıya, özellikle güç kaynağına artan bağımlılık; akıllı yenilenebilir enerji şebekelerini merkezi olmayan hale getirerek, potansiyel olarak nüfusları riske sokarak ulusal, bölgesel ve yerel paydaşlardan sağlam risk azaltma ve acil durum planlaması gerektirebilir.
Kaynak: Birleşmiş Milletler Üniversitesi