Sağlımız açısından oldukça önemli ve kritik bir yere sahip olan soluduğumuz havanın ‘kalitesi’ canlılar için ne ifade ediyor?
Hava: %78,084 Azot (N2), % 20,946 Oksijen (O2), %0,934 Argon (Ar) ve (CO2) %0,035 Karbondioksit’ten oluşuyor. Geriye kalan % 0,001’i Neon (Ne), Metan (CH4), Helium (He), Hidrojen (H2) ve Kripton (Kr)’dan meydana geliyor.
Hava Kirliliği Nedir?
Canlıların sağlığını ve çevresel dengeleri bozacak şekilde havanın birleşiminin değişmesine ya da havada bulunmaması gereken maddelerin havaya karışmasına hava kirliliği deniyor.
Artan nüfus, doğal alanların tahribata uğraması, köyden kente göçün artış göstermesi, sanayinin doğa üzerindeki etkisi, fosil yakıtların kullanılması, trafik ve atık yakmak hava kalitesinin bozulmasına sebep olan etkenlerden yalnızca birkaçı.
Tüm bu etkenlerin doğada yol açtığı dengesizlikleri; bölgesel toz taşınımları, asit depolanması, sera gazı salınımları, [tooltip tip=”Yer yüzeyinden itibaren yaklaşık 15. kilometreye kadar uzanan troposfer tabakasının yere yakın alt kısımlarında bulunan ozon”]troposferik ozon üretimi[/tooltip] gibi sonuçlarla gözlemleyebiliyoruz.
Sağlık Üzerindeki Etkileri
Toplum sağlığı açısından ciddi tehdit oluşturan hava kirliliği, her yıl milyonlarca canlının erken ölümüne neden oluyor. Hava kirliliği çocukların akciğer gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik hava yolu hastalıkların [tooltip tip=”Belirli bir nüfusta ve zaman dilimi içerisinde, belirli bir hastalık veya hastalıklara sahip tüm olguların oranı”] prevalansı[/tooltip] artırıyor.
Solunum, kalp, damar, diyabet ve nörolojik sistem hastalıklarına zemin hazırlıyor. Çünkü kükürt dioksit, azot dioksit, ozon ve partikül madde gibi havayı kirleten gazlar ve maddeler kanımıza karışarak iç organlarımızın çalışma ayarlarını olumsuz yönde etkiliyor.
Sobalarda gübre, odun ve kömür gibi yanan yakıtlar; partikül madde (PM), metan, karbon monoksit, poliaromatik hidrokarbonlar (PAH) ve uçucu organik bileşikler (VOC) dahil olmak üzere sağlığa zararlı maddeler üretiyor. Gaz yağı ayrıca önemli miktarda ince partikül ve diğer kirletici emisyonları yaydığından solunum hastalıkları açısından risk teşkil ediyor.
Hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkisi, Covid-19 salgının oluşturduğu ortamda daha da önem kazanıyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, havadaki kirliliğin belirteci olan partikül maddelerdeki artışın corona virüsten kaynaklanan ölüm hızındaki artışla ilişkili olduğunun tespit edildiği ifade ediliyor.
Nedir bu ‘Partikül Madde(PM)’?
Partikül madde, özel önem taşıyan bir hava kirleticisidir. PM2.5 saç telinin yaklaşık 1/30’u kadar küçük olan PM2.5 ülkeler arasında bile kilometrelerce yol alabilir. PM2.5 sağlık açısından çok tehlikelidir çünkü solunduğunda akciğerler içindeki gaz alışverişi ile kana karışabilir. Bir mikron veya daha küçük çapta ultra ince partiküller, dokulara ve organlara nüfuz ederek sistemik sağlık etkileri açısından büyük bir risk oluşturur. Birçok çalışma, PM’ye maruz kalma ile olumsuz sağlık etkileri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor.
Çok düşük seviyelerdeki PM yoğunluğu dahi toplum sağlığı açısından olumsuz koşulların oluşmasına neden olabiliyor. [tooltip tip=”Dünya Sağlık Örgütü”]DSÖ[/tooltip], 2005 yılında PM’nin insan sağlığı ve bitki örtüsü üzerindeki olumsuz etkisini en düşük seviyede tutacak sınır değeri günlük 25 mikrogram olarak belirledi.
Avrupa Birliği, Amerika, Avustralya, Hindistan gibi pek çok ülke PM2.5 için yasal bir limit değer belirledi. Hava kirliliğinin yüksek olduğu bir diğer ülke olan Çin ise hem kırsal hem de kentsel alanlar için iki farklı limit değer belirledi.
Rakamlarla Hava Kirliliği
DSÖ verileri: 10 kişiden 9’unun yüksek düzeyde PM içeren ve DSÖ’nün standartlarını aşan hava soluduğunu ortaya koyuyor. Bu veriler, düşük ve orta gelirli ülkelerin hava kirliliğine maruz kalan ülkelerin başında geldiğini gösteriyor.
Hava kirliliği; felç, kalp hastalığı, akciğer kanseri, akut ve kronik solunum hastalıkları nedeniyle yılda tahmini 4,2 milyon insanın ölümüne neden oluyor. Dünya nüfusunun yaklaşık % 91’i, hava kalitesi seviyelerinin DSÖ sınırlarını aştığı yerlerde yaşıyor. Yemek pişirme esnasında oluşan yangınlarından kaynaklanan dumana maruz kalma, çoğu düşük ve orta gelirli ülkelerde her yıl 3,8 milyon erken ölüme neden oluyor.
Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayınladığı rapora göre, 2019 yılında hava kirliliği DSÖ kılavuz değerine indirilseydi tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12,13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi.
Greenpeace raporuna göre:
5 Ekim – 11 Kasım tarihleri arasında dört noktada gerçekleştirilen hava kalitesi ölçüm sonuçları, bölgenin insan sağlığı için nasıl yaşanmaz hale geldiğini ve kömürlü termik santrallerin havamızı nasıl kirlettiğinin bir kanıtı oldu. Çalışmada, insan kaynaklı hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden olan partikül madde 10 (PM10), partikül madde 2.5 (PM2.5) ile SO2 ve NO2 yoğunlukları ölçüldü. Sonuçlara göre;
- Bölgede ölçülen en yüksek 24 saatlik PM10 değeri Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği yıllık limit değeri olan 20 µg/m3’ın 16 katı, Avrupa Birliği’nin (AB) mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değer olan 40 µg/m3‘ın ise 8 katı,
- Bölgede ölçülen en yüksek 24 saatlik PM2.5 değerinin ise DSÖ’nün önerdiği yıllık limit değeri olan 10 µg/m3‘ın 10 katından, AB’nin mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değer olan 25 µg/m3‘ın ise 4 katından yüksek,
- Türkiye’de havada ölçülen en yüksek 24 saatlik PM10 limit değeri 50µg/m3 olması gerekirken, ölçüm noktalarından birinde bu değer 320’nin üzerinde,
- Türkiye’nin limit değer uygulaması bulunmayan, DSÖ ve AB tarafından yıllık ortalama değer olarak sırasıyla 10 µg/m3 ve 25 µg/m3 sınırları belirlenen havadaki PM2.5 miktarı bir noktada 105’i aştı,
- Ölçülen PM10 değerlerinin, her iki noktada da, ölçüm yapılan 30 günün tamamında; Türkiye, DSÖ ve AB’nin belirlediği günlük ve yıllık değerleri aştı,
- Ölçülen PM2.5 değerlerinin de yine her iki noktada da, ölçüm yapılan 30 günün tamamında DSÖ ve AB yıllık limit değerlerinin üzerindeydi.
Hava kirliliğinin etkileri canlı yaşamını derinden etkiliyor. Hava kirliliğine sebep olan kaynakları ortadan kaldırmalı, var olan yıkıcı alışkanlıklarımızın yerini doğa dostu sürdürülebilir çözümlere bırakmalıyız. Örneğin; evimizde kullandığımız elektrikli aletlerde enerji tasarruflu ürünleri tercih ederek çevreci bir tutum sergileyebiliriz.
Hava kirliliğini azaltmaya yönelik politikalar geliştirilmesi konusunda talepkâr olmalı, ekolojik yöntemleri desteklemeliyiz. Bu kapsamda gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülke hammadde ve yakıt tercihlerini değiştirmeye yönelik adımlar atıyor. Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynakları olan güneş, rüzgâr ve jeotermal enerji kullanımına yatırım artıyor.
Ulaşım tercihlerimizi doğa dostu araçlarla değiştirmek, motorlu taşıtların egzoz gazı salınımlarını önlemenin temel yöntemlerinden. Zira egzoz gazı, havayı kirleten etkenlerin baş sıralarında yer alıyor. Toplu taşıma araçlarını, elektrikli arabaları, elektrikli scooter ve bisikletleri tercih etmemiz doğaya karşı bireysel sorumluluğumuzu yerine getirmenin yollarından.
Doğaya karşı değil doğayla birlikte geliştireceğimiz çözümler, canlı sağlığı için uzun vadede kazanımlar elde etmemize olanak sunacağı düşüncesindeyiz.
İleri Okumalar:
Türkiye’de Hava Kirliliği Algısı
Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri
Dünya Sağlık Örgütü Hava Kalitesi Rehberi
Kaynaklar:
Greenpeace, World Health Organization,T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Harvard T.H. CHAN