2015 yılında kurulan Getir, özellikle son birkaç yıl içerisinde sağlam bir başarı öyküsü yazdı. Temel gıda, temizlik vb. market ürünlerinin hızlı teslimatı ile yeni bir iş modeli kuruldu. Yemeksepeti, Çiçeksepeti gibi çok daha eski ve yaygın dağıtım ağlarından farklı olarak, iddialı teslimat süreleri ile fark yaratan Getir zaman içerisinde İstanbul’un dışına çıkarak İzmir, Ankara, Bursa, Kocaeli, Bodrum, Sakarya, Tekirdağ, Eskişehir ve Yalova’da da faaliyet göstermeye başladı. Yemeksepeti’nin Banabi ile sektöre girmesi ile yaşanan hareketlilik, İsteGelsin, Trendyol Hızlı Market gibi çeşitli girişimleri beraberinde getirdi. Getir ise Yemeksepeti’nin yıllardır domine ettiği yemek sipariş pazarına Getir Yemek ile sağlam bir giriş yaptı.

Yemek, Market, Su ve şimdi de Çarşı

Türkiye’nin Amazonu olma yolunda ilerleyen Trendyol, yıllardır yemek sektöründe zirvede olan Yemeksepeti, sektöre rekabet ve heyecan getiren ve zirveye aday olan Getir günlük tüketim alışkanlıklarımızda önemli ölçüde değişikliğe yol açıyor. Komşu komşunun külüne her geçen gün daha az muhtaç oluyor demek mümkün. İş temposunda alışverişe vakit ayıramayan, yaşı veya sağlık durumu nedeniyle sık sık markete gidemeyen veya basitçe üşendiği için markete gitmeyen çok farklı kullanıcı grubuna hitap eden Getir, ortalama 10 dakika içerisinde teslimat hizmeti sunuyor.

2020’nin mayıs ayında 3 milyon kullanıcıya ulaşan hizmet, Getir Yemek, Getir, Getir Büyük ve Getir Su platformlarına bir yenisini ekliyor. Getir Çarşı konsepti yerel esnafından alışverişini sürdürmek isteyen kullanıcılar için fırın, kasap, manav esnaflarını sisteme dahil edecek. Pandemi döneminde çok büyük yara alan hizmet sektörü için alternatif kanalların açılması, dağıtımda görevli yeni çalışanlar için iş alanının açılması ve KOBİ’lerin (Küçük Orta Büyük İşletme) ufak da olsa dijital dönüşümün bir parçası olması heyecan verici olacaktır.

Getir dünyada tek örnek olarak öne çıkıyor

Bu yıl Londra’da faaliyet göstermeye başlayan Getir, yakın zamanda Almanya, Hollanda, Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, ardından Uzakdoğu ve Amerika’da Getir’i hayata geçirmeyi hedefliyor. Yerli girişimlerin başarı hikayeleri ilham kaynağı şüphesiz, ayrıca genç ve üretken, yaratıcı çalışanların bir araya geldiği dinamik bir iş ortamı oluşuyor. Yazılımı, tasarımı kendi ekibi tarafından üretilen, dünyaya yeni bir model getiren bu gibi girişimleri heyecanla takip ediyoruz.

Hızlı teslimat modelli hizmetler her yönüyle mükemmel mi peki?

Elbette çeşitli endişeler ortaya çıkıyor. İlk olarak, zaman baskısı altında çalışan, özellikle büyük şehirlerde düzensiz caddeler, yoğun trafik ve bilinçsiz sürücülerin motor kuryeler üzerinde yarattığı tehdit çok büyük. Pandemi döneminde hayatını kaybeden çok sayıda çalışan olması, “hız bu kadar önemli mi gerçekten” diye kendimize sormamıza neden oldu. Bu noktada, çalışanların ve işverenin bilinci, iş güvenliği koşullarının sıkı denetimi, çalışanların fiziksel ve psikolojik sağlığının gözetilmesi kritik önem taşıyor. Amazon’un son dönemde gündemden düşmemesinde ağır çalışma koşulları, pandemi döneminde risk arz eden depo çalışma ortamları, teslimat yapan sürücülerin süre baskısı altında temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hâle gelmesi gibi başlıklar etkili oldu.

Bir diğer konu ise sürdürülebilirlik endişeleri. Bir ürünün üreticiden son kullanıcıya ulaşma sürecinde izlenen yol değişim gösteriyor. Ana ve ara depolar yaygınlaşıyor, motor kurye ve araçla teslimat sayısı önemli ölçüde artıyor. Minimum sepet tutarlarının düşük olması sayesinde, belki de sadece bir çamaşır deterjanı veya yumurta paketi için evimize sipariş veriyoruz. Ufak ihtiyaçlar için bir sonraki market alışverişi beklenmeyebiliyor, gece geç saatlere kadar erişilebilir olan Getir, Banabi vb. hizmetler sayesinde çok kısa bir sürede sipariş teslim ediliyor. Mevcut düzende motorlar ve teslim araçlarının elektrikli olması gibi bir zorunluluk bulunmuyor, ancak özellikle Avrupa’da iklim krizine artan hassasiyet, 2030 ve 2050 karbon emisyon hedefleri göz önünde bulundurulduğunda gelecekte bu tür düzenlemelere tabi olunabilir. Ürünlerin ana depolardan mahalle depolarına nakliyesi ve depolardan evlere teslimat sürecinde ciddi ölçüde karbon salınımı gerçekleşiyor.

Getir Yemek CEO’su Batuhan Gültakan ile Getir Yemek Bir Mutluluk Hareketi, pandemi süreci hakkında sohbet

Tüketici artık sürdürülebilirliği önemsiyor (mu)?

2020 yılı Ocak ayında yayınlanan çalışmada, Amazon Prime kullanıcılarının %7’sinin Prime üyeliklerini yenileme konusunda tereddütlü olduğu belirtildi. Gerekçe ise çoğunlukla gelecek siparişin bir gün erken ya da geç gelmesinin bu kadar önemli olmadığı yönünde. ABD’de 2019 yılında hayata geçen Prime ile 1 gün içinde teslimat hizmeti sunulmaya başlanmıştı. Sektörde şok etkisi yaratan bu uygulamayı Walmart takip etti. Pandemi öncesi dönemde dahi fark yaratan bu uygulamalar, pandemi ile birlikte e-ticaret ve çevrim içi perakende sektörüne altın çağı getirdi.

Bu refah döneminde perakende şirketleri ve yeni nesil hızlı teslimat modellerine sahip girişimler, tüketici hassasiyetlerini iyi anlamak, gelecekteki endişeleri önceden görüp çözüm üretebilmek zorundadır. Sorunun temeline inerek, genelgeçer birkaç çözüm önerisi sunabiliriz.

  • Elektrikli araçlar ile teslimat: Karbon salınımını önemli ölçüde azaltacak bu yöntem ile mevcut sürdürülebilirlik konulu endişelerin büyük bir bölümü ortadan kaldırılabilir.
  • Artırılan minimum sepet tutarları: Bain&Co’nun tahminlerine göre teslimat başına sepetteki ortalama ürün sayısının iki katına çıkması, ürün başına karbon ayak izini %30 düzeyinde azaltıyor.
  • Artırılan ortalama teslimat süreleri: CNN’in 2019 tarihli yazısında, teoride e-ticaret ile sebze meyve alışverişinin, tüketicilerin kendi araçlarıyla market ve manavlara gidip alışveriş yapmasından daha çevreci olduğu ifade ediliyor. 2012’de Michigan Üniversitesi’nde yayınlanan makalede, teslimat süresine ve teslimat yapılacak adresin uzaklığına bağlı olarak, bireysel alışverişe kıyasla karbon emisyonu %70-80 düzeyinde azaltılabilir.

Getir’i merakla izliyoruz

Getir’in Sosyolojisi yazısında Getir’in çıkış amacı ve çizdiği yön güzelce ifade ediliyor. Her geçen gün artan yatırımlar ve iş hacmi ile ilham veren girişim, dileriz ki sürdürülebilirlik endişelerini layıkıyla karşılayacak çözümler üreterek bu alanda adından söz ettirsin.

Share:

administrator

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu Öykü, gastronomiye ve mutfak sanatlarına meraklı, ekonomi ve politikaya ilgili ve aynı zamanda veri çağında geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir