Ülkemizde evhamlı gözlerin kendisine çevrilmesine sebep olsa da normalde komün sistem birbirlerini desteklemek için bir araya gelen insanları tanımlamak için kullanılan bir terim. İlk insandan bu yana hayatta kalmak istediğimiz için diğer insanlarla iş birliği içerisindeyiz. İş birlikçi değerler yüzlerce yıl boyunca ilişkilerimizi olduğu gibi işletmeleri de şekillendirdi ancak 19. yüzyıla kadar hiçbir resmi iş birliği hareketi kurulmadı. Bugün ise dünya çapında üç milyon kooperatif işletmesi var.

Kooperatif mantığının yapısı oldukça basit; beraber hareket ederken, bireylerin daha iyi şartlarda daha fazla değer görerek haklarının korunması. Örneğin, kırsal kesimdeki bir grup kadın el işi için daha yüksek bir fiyat almak adına birlikte çalışabilir. Aynı konsept işletmeler için de geçerli. Tek bir süt çiftliği bir süpermarketi süt için daha yüksek bir bedel ödemeye ikna edemeyebilir fakat bir çiftçi grubu topluca belirli bir fiyattan daha düşük bir fiyata süt satmayı reddederse, süpermarket taviz vermeye zorlanır.

Birçok bakımdan kooperatif işletmeleri doğası gereği fayda sağlar. Üyeler eşit değerdedir, eşit saygı görür, eşit sorumludur ve çoğunlukla eşit ücret alır. İş birlikçi hareketlerin bir başka büyük yararı da yerel dükkanların, kütüphanelerin ve hatta pubların hayatta kalmasını sağlaması. Sadece üyeler kendilerini ekonomik olarak korumakla kalmıyor aynı zamanda toplulukları da güçlendiriyor.

Hindistan ve Afrika gibi yerlerde gerçekten başarılı olan kooperatiflerin küresel bir hareket ve çok fazla iş birliğinin olmasının sebeplerinden biri de kendilerine yardım etmek zorunda olmaları. Kooperatifler genelde kendi ulusal kimlikleriyle ilgili olmayan yer ve mekanlarda büyüyor. Orta ve Güney Amerika’da çok sayıda gelişen kooperatif altyapısı var, çünkü parçalanmış bir ekonomik altyapıya sahip. İngiltere gibi ülkelerde kooperatif işletmelerin eksikliği kısmen bireyselci bir kültüre bağlanabilir.

Açık veri ve açık yenilik gibi ortaya çıkan trendlerin hepsi kooperatiflerin demokratik zihniyetiyle bağdaştırılıyor. Çalışanların kendilerini değerli hissettiği işletmeler daha iyi sonuçlar veriyor. Bu nedenle hiyerarşiden kurtulmak zor olsa da, bunu yapmak için güçlü bir ekonomik getiri motive edebilir.

Çoğu endüstriyel ekonominin çökmesi veya tahrip olması durumunda, bunların yerini alan ya da yatırım çeken belirli bir ekonomik kalkınma modeli etrafında merkezi devlet fonları oluyor. Şu an farkına varıyoruz ki bu açıkça işe yaramayan bir yöntem. Bir kooperatifin konsepti, iş zenginliklerini ve iş sahipliğini birçok başka insanla paylaşmak ve biz bunu yapmaktan hoşlanıyoruz. Daha fazla iş birliğini teşvik etmenin kilit bir parçası etkili iletişim – başka bir deyişle, insanların anlayabilecekleri dili kullanmanın yararlarını anlamalarını- sağlayabilmek. Hali hazırda teknoloji çalışanları kendi dillerini başka yerlerde inşa etmek, anlatabilmek zorunda. Teknolojik işletmeler kooperatif zihniyetini anlama eğilimine daha yakınken; güç dağıtımının, ortak mülkiyetin ve iş birliğinin faydalarını giderek daha fazla benimsiyor.

İlginç olan, büyüme alanlarından biri olan dijital alanda kooperatif işletmeleri kurmak. Dünyada gerçekleşen oluşum da daha basit bir yönetim yapısı ve ekip bazlı çalışma kavramı. Her şey bir ürün üretmek için ekip halinde çalışan bireyin kendisiyle ilgili. Kooperatifler inovasyon ve dürüst yönetim gibi trendlerin ışığında göz ardı edilemeyecek güçlü bir küresel hareketi temsil ediyor. Ülkemiz bu konuda yavaş olabilir lakin tekstil, gıda gibi bazı sektörlerde kooperatif hareketi kayda değer bir büyüme gösteriyor. Kooperatif sayısının artması iletişim ve kültürel varsayımların değişmesine bağlı.

Kuruluşlar ve bireyler iş birliğinin değerini görerek hızla değişen ekonomilerde, birlikte çalışmanın zenginlik ve iş yükünü paylaşmak olduğunu, yeterince sahip olmakla hiçbir şeye sahip olmamak arasındaki ilişkiyi anlayarak esas farkı yaratabileceklerini bilmeli.

Bir de, internet kültürüne borçlu olduğumuz ve komünite ismini verdiğimiz ‘kooperatif’ler var. Onları Komüniteler serisinde ele alıyoruz.

Share:

administrator

96'da İstanbul'da doğdu, Marmara Üniversitesi Basım Teknolojileri bölümünde yüksek lisanına devam ederken İş Geliştirme alanında çalışıyor. Sonunda soru işareti olan her şeye ilgi duyarken geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.