Artan nüfus ile birlikte bir hayli zorlaşan ve çevre sorunlarına yola açan ulaşım kültürümüzün seviye atlaması için birçok yatırım yapılıyor. Elon Musk’ın ‘göklere değil, çekirdeğe ulaşmamız gerekiyor’ mentalitesiyle üzerinde çalıştığı Hyperloop ve onlarca şirketin trafik sorununu çözmesini, insanların daha da rahat etmesini sağlamak için üzerinde çalıştığı otonom araçlar bu yatırımlara güzel bir örnek. Ancak Wired yazarı Clive Thompson’a göre kurtuluşun tek bir ismi var: Bisiklet.
100 yıldan daha uzun bir tarihe sahip olan bisikletler şu an birçoğumuzun bodrumunda, kömürlüğünde bekliyor. İstanbul gibi engebesi yüksek şehirlerde kullanımı oldukça zor olan bisiklet, diğer şehirlerde ise trafikte büyük sorunlar yaşayabiliyor. Bakımı, evdeki park yeri, çalıştığımız ortamdaki park yeri ve trafikteki durumu ile her bir dakikasında iyi kurgulanmış bir ekosistem gerektiren bir ulaşım aracı olması, bugünün Türkiye’sinde biraz dışlanmış kalması sonucunu doğuruyor.
Bugün temelleri sıkı sıkı atılmakta olan paylaşım kültürünün ise yeni ve daha iddialı bir bisiklet kültürü yaratabilme ihtimali bulunuyor. ‘İstasyondan al, istasyona bırak’ kültürü, Amerika’da 2010 yılı içerisinde 320 bin kez kullanılmışken 2016 yılında 28 milyon gibi bir rakama ulaşabilmiş. 6 yıldaki bu gelişim oldukça olumlu olsa da gelişen akıllı cihazlarla birlikte ‘istediğin yerden al istediğin yere bırak’ kültürü hem insanlar hem de girişimciler için çok daha çekici duruyor. Çünkü bir kullanıcı için bisikleti herhangi bir istasyona bırakmak biraz ‘yorucu’ bir hal alabilirken, işletmeler açısından ise istasyonu kurmak ciddi bir maliyet olarak görülüyor.
“Paylaşım sistemlerine göz atıldığında İstanbul’da 200, İzmir’de 500, Bursa’da 35, Çanakkale’de 35 paylaşımlı bisiklet bulunuyor. Başkent Ankara’da bisiklet yolu ve bisiklet paylaşım sistemi yok. Karşılaştırma yapabilmek için ekliyorum: Milano’da 5000, Barcelona’da 6000, Londra’da 13.600, Paris’te ise 18.000 bisiklet bulunuyor.” -19/07/2017 bisikletizm.com
İstanbul’u ele aldığımızda; bisiklet paylaşım kültürü ile maliyeti yüksek bisikletleri daha ucuza edinmenin yolunu bulduğumuzu ve bu sayede artan bisiklet kullanım oranıyla birlikte trafikteki bisiklet kültürünü kurmuş olduğumuzu varsayabiliriz. Bu sorunları çözdükten sonra geriye bir tek sorun kalıyor: İstanbul’un engebesi. Tek çözüm yolu ise elektrikli bisikletler. Elektrikli bisiklet paylaşımı.
San Francisco ve Washington’da aktif olan bir istasyonsuz elektrikli bisiklet paylaşım girişimi olan Jump Bikes’ın CEO’su Ryan Rzepecki elektrikli bisiklet kullanma niyetinde olan insanların sayısının, normal bisiklet kullanma niyetinde olan insanların muhtemelen 10 katı olduğunu söylüyor.
Tabii, serbest şekilde etrafa bırakılan bisikletlerin oluşturabileceği bir ‘demir yığını’ ile karşı karşıya kalma ihtimalimiz de var, diye uyarıyor Wired editörü. Bu konuda yerel yönetimlerin bir hukuksal bir düzenleme oluşturması, bazı konularda girişimleri ve kullanıcıları sınırlaması beklenebilir.
Elektrikli ve otonom araçların (otomobillerin) hakim olduğu bir dünyada bisiklet ve scooter gibi daha fazla oksijen ile iç içe olabileceğimiz araçların esamesi okunur mu bilemeyiz ancak şu anki görüntüye bakarak bu küçük araçların, büyük otonom ve elektrikli araçlara göre çok daha erken hayatımızın bir parçası olacağını söylemek mümkün.