Ev arkadaşımızla konuştuğumuz bir kelimeyi, sokakta bir apartmanın üzerindeki tabelada gördüğümüzde bir simülasyonun içinde olduğumuzu düşünürüz. Tuhaf tesadüfler, artan algımızla kesişen ilginç detaylar da bu fikrimizi destekler. Hepimiz mi aynı şekilde hissediyoruz bilmiyorum fakat emin ol bir simülasyonun içinde olsaydık her şey daha iyi olurdu.
Dijitalleşme kavramı bugün günlük hayatımıza dahil olan her alana dokunuyor. Gerçek ile sanalın arasındaki perdenin diğer tarafında düşük maliyet ve zamandan tasarruf yer alıyor. Hâlihazırda düzenine alıştığımız konfor alanımız ise bize samimi, gerçek ve öngörülemez deneyimler vadediyor. Peki memnun olmaktan uzak insanlar olarak biz hangi taraftayız? Dijitalliğin avantajlı dünyasının gerçek yaşantımızı kolaylaştırmasının keyfini mi süreceğiz, yoksa “Gerçek olsun, bizim olsun” diye düşünüp standart hayatımızın üstüne koymaya devam mı edeceğiz?
Bana dijital ikizini göster sana kim olduğunu söyleyeyim
Dijital ikizlik kavramının öngörülebilir faydalarının arasında düşük maliyet, hızlı üretim, kolay envanter, çeşitlilik ve zaman tasarrufu yer alıyor. Tasarım ve ürün geliştirme gibi sektörlere büyük bir ferahlık sağlayacak dijital ikizliğin mevcut kullanım alanlarına kısa bir göz atalım, sonrasında da bu kavramı daha iyi anlamaya çalışalım:
- Mercedes, F1 araçlarının tasarım ve testlerinde dijital ikizlikten yararlandı. Aynı zamanda otomotiv sektörünün devlerinden Tesla da otonom araçlarının geliştirme süreçlerinde dijital ikizliğin faydalarına başvurdu.
- General Electric elektrik santrallerinde ve üretim fabrikalarında yaşanabilecek jeneratör arızalarına hızlı müdahale edebilmek için dijital ikizlik kavramını kullanıyor.
- NASA, dijital ikiz teknolojisini ilk olarak uçak ve havacılık alanında bir bilgi yansıtma modeli olarak uyguladı. Dijital ikizler sayesinde bir aracın veya sistemin sağlığı, kalan faydalı ömrü ve görevin başarı olasılığı sürekli olarak tahmin edilebiliyordu.
- Lojistikte kullanılan çok sayıda dijital ikiz örneği var. Örneğin, kurye servisi DHL, deposunu ve tedarik zincirlerini sanal modellerle haritalamaya başlayarak zaman ve kaynakları optimize ediyor.
- Singapur’da şehir planlaması faaliyetlerinin bir kısmı dijital ikizlik ile yürütülüyor. Bizim yazımızın da odak noktası bu madde olduğundan, daha fazla uzatmadan ana fikre geçiyoruz.
İnternetin hayatımıza girdiği ilk günden itibaren dijital kavramının ilişkilendirebileceğimiz pek çok alan vardı. Fakat inşaat sektörünün gerçek hayatla ilişkilendirebilecek bir noktada dijitallikle kesişmesi muhtemelen çoğumuzun kestiremeyeceği bir gelişme oldu. Buna sebep olarak son yıllarda teknolojinin getirdiği hızlı dönüşümü gösterebiliriz. Özellikle Blockchain teknolojisinin tam anlamıyla kavranması ve kripto paralardan çok daha fazlasını ifade ettiğinin anlaşılması, bugün geldiğimiz noktada belirleyici bir rol oynuyor. Blok zinciri üzerinde yürütülen eşsiz işlemler, şehir planlaması gibi iş alanlarının geleceği adına oyun değiştirici olabilir. Sims oynamak gibi, fakat artık 10 yaşında değiliz ve bilgisayarı kapattığımızda da yarattıklarımızla karşılaşmamız mümkün.
Her şeyden önce bu dönüşümün kilit noktası olan dijital ikizlik kavramına kısaca bir değinmekte fayda var. İfade ettiği anlamdan çok da uzaklaşmayan dijital ikizlik, fiziksel bir nesnenin sanal olarak kopyalanmasına karşılık geliyor. Önümüzdeki kahve fincanı, üzerimizdeki gömlek hatta yanından geçtiğimiz bir ağaç bile 3D modellenerek sanal ortama birebir aktarılabiliyor. Gerçek dünyanın sanal temsilcileri olan dijital ikizler, yeni bir gerçeklik ve dünya yaratıyor. Zaten gerçek dünya dediğimizdeki ‘gerçeklik’ kavramını neye göre belirliyoruz ki? Herkesin içinde bulunduğu dünya kendi gerçekliğidir diyerek gereksiz aforizmalara kapılmadan konumuza geri dönüyoruz.
Dijital İkizlik ve Gerçek Zamanlı SimCity
İnternetle haşır neşir olan herkesin en az bir kez karşısına çıkmış bir soru vardır. İki tarafı da çeşitli dükkanlarla dolu bir caddede boş bir dükkan kiralasaydınız, ne açardınız? Esnaflık yeteneği ve pazarlama taktikleriyle biraz beyin fırtınası yaptıktan sonra bu soruya asla tatmin etmeyen pek çok cevap verdik. Peki elimizde Sims oyunu gibi olası senaryoları deneyimleyebileceğimiz gerçek zamanlı bir modelleme imkanı olsaydı, cevabın verimliliği artar mıydı? Yoksa herkesin gerçek hayat pratiklerine dayanan cevaplar çeşitliliğini ve orijinalliğini yitirerek sadece verim odaklı bir hal mi alırdı?
Şehirlerin dijital ikizlerini oluşturma konsepti çoğu liderin benimsemeye başladığı bir fikir olsa da bunu en gözlemlenebilir şekilde uygulayan ülke Singapur oldu. Teknolojinin yapabileceklerinin canlı bir ispatı olan dijital Singapur, 3 milyon sokak fotoğrafı, 160.000 kuş bakışı görüntü ve 3D olarak işaretlenmiş milyarlarca veri noktası ile birlikte 100 terabayttan fazla ham veriden oluşuyor. Modelin temeli, arazi kullanımından ağaç örtüsüne ve yer altı hizmetlerine kadar her şeye ilişkin 14 temel veri kümesine dayanıyor.
“Burada bahsettiğimiz şey, gerçekten çok büyük veri kümeleridir. Ayrıca zaman içinde verilerinizi yönetebilmek için iyi teknoloji ekosistemlerine de ihtiyacınız olacak. Ve bu bir seferlik bir atılım değil, sürdürülebilir bir program olmalı.”
-Singapur Arazi Otoritesi’nden Victor Khoo
Peki dijital ikizlerimiz de bizi görecek mi?
Yazımızın sonuna yaklaşırken hepimizin aklına gelen bir soru üzerine düşünelim. Gerçek dünyaya dahil olan her nesneyi sanal ortama birebir aktarabilen dijital ikizlik teknolojisi, insanlar için de kullanılabilir mi? Yani insanın dijital ikizini oluşturmak mümkün mü?
Aynaya baktığımızda dış görünüşümüzle karşı karşıya gelsek de, 3 boyutlu ve içi dolu canlılar olduğumuzu unutmamak lazım. Bir diğer tabirle bir binayı modellemekle bir insanı modellemek arasındaki süreç ve kolaylık elbette farklılık gösteriyor. Tarayıcılar ve sensörler herhangi bir nesne için verimli bir veri seti oluşturabilirken, insan için yürütülen sürecin kan testi gibi ekstra detaylar içermesi hem maddi hem de zamansal açıdan zorlayıcı olabilir.
Büyük oranda sağlık sektörüne hitap etmesi beklenen bu gelişme, dijital hasta kavramını karşımıza getiriyor. Büyük ameliyatlar veya nadir hastalıklar için uygulanacak tedavi yöntemleri, gerçek hastadan önce dijital ikizlik ile oluşturulan sanal hastanın üzerinde denenebilir. Ancak modellemenin zorluğu ve dijital hastaların kompleks yapılarına adapte olabilecek personel sayısının azlığı gibi sebeplerden ötürü Endüstri 5.0’ın getirilerini beklememiz gerekecek gibi görünüyor.
Sanayi Devrimi Out Dijital Devrim In
“Buhar ve mekanik güç” yerini “veri, algoritma ve bilgi işlem gücü”ne bıraktı. Veri toplama ve işlemenin karar verme mekanizmalarında belirleyici bir rol oynamaya başlaması akıllı ekonomi konseptinin gelişiminde büyük bir rol oynuyor. Çoğumuz arka planda teknolojinin oyun ve eğlence sektörüne hitap ettiğini düşünürken silikon tabanlı devrim, şehir yönetiminin bile geleceğini değiştiriyor. Veri ve algoritmaların kapsayıcı gücü, vatandaş paylaşımı ve ortak tasarım ile yönetimlerin daha akıllı, daha hızlı ve daha etkin kararlar almasını sağlayacak.
Bir adım daha ileri gidersek, dijital ikizlik ile karakter ve ruh sağlığımızın kopyalanabileceğini öngörebilir miyiz? Bir nevi yapay zekâ destekli bilgisayarlara dönüşeceğimiz bir gelecek, insan beyninin eski süksesini ortadan kaldırabilir. Sağlık hizmetleri ve toplumsal refaha doğru yaklaşırken bizi biz yapan gerçeklik detaylarından uzaklaşmak göze alınabilir bir risk mi, seni bu soruyla başbaşa bırakıyoruz.