Ekolojik Markalaşma
Markalar, tamamen kâr ve bağlılık üzerine yoğunlaşmak yerine iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi ciddi önem taşıyan konular üzerinde farkındalık yaratmak için etkilerini kullanmaya başlarsa neler olur? Ekolojik markaların cevap aradığı sorulardan biri bu.
Sürdürülebilir markalaşma; lüks giyim markalarından, daha iyi bir geleceği bir araya getirmeye çalışan teknoloji markalarına kadar, markalaşmanın geleceğini duygusal, sorumlu ve daha sağlıklı bir dünya arayışı içinde biçimlendiriyor.
Ekoloji Çemberi serimizin ilk yazısında ekoloji kavramını detaylı olarak incelemiştik. İkinci içeriğimizde ‘Ekolojik Markalaşma’ konusunu mercek altına alacağız.
Ekolojik bir markayı tanımlayan nedir?
Gezegenimizin karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden bazılarını tanıyan ve bu sorunların üstesinden gelmenin yollarını arayan şirketler, ekolojik markalar kapsamına giriyor. Bu firmalar yalnızca geri dönüştürülmüş ambalaj kullanmıyor veya plastik kullanımını azaltmıyor. Çevre dostu markaların birçoğu, çalışma şekillerini temel düzeyde değiştiren yeni girişimlere de yatırım yapıyor.
Reklam tanıtımlarında ‘çevre dostu‘, ‘geri dönüştürülebilir’, ‘düşük enerji’ ve ‘geri dönüştürülmüş’ gibi ifadelerin işe yaradığını görebilirsiniz. Bu, pazarın ekolojik ve ekonomik olarak performans gösterme halinin bir ön izlemesini oluşturuyor.
Yapılan bir araştırmaya göre bugünün CEO’larının %90’ından fazlası, sürdürülebilirliğin başarı için gerekli olduğuna inanıyor. Bu trend, yarının iş liderlerine de yayılıyor. Aynı araştırmaya göre işletme fakültesi öğrencilerinin yaklaşık %88’i, sosyal ve çevresel konuların işletme markalaşması için çok önemli olduğunu düşündüklerini ifade ediyor.
Son zamanlarda sürdürülebilir markalaşma o kadar popüler hale geldi ki, “Sürdürülebilir Markalar” organizasyonu ve “Sürdürülebilir Markalar Kopenhag” gibi kuruluşlar her yıl etkinlikler düzenliyor.
Sürdürülebilir Markalar Konferansı, herhangi bir ekolojik şirketin yol haritasına dair gereken temel özellikleri ana hatlarıyla aşağıdaki maddeler ile açıklıyor:
- Sistem genelinde marka etkisi
- Net-pozitif ürünler ve hizmetler
- Olumlu sosyal ve çevresel amaç
- Rejeneratif işlemler (geri dönüştürülebilir malzemeler ve sürdürülebilir süreçler)
- Şeffaf ve proaktif yönetim
Sonuç olarak, ister sürdürülebilir giyim markalarına ister çevre dostu teknoloji şirketlerine bakıyor olun sürdürülebilirlik kavramı markaların vizyonuna nüfus ediyor.
Ekolojik Markalaşma neden önemli?
Ekolojik markalaşma yeni bir kavram değil ancak son yıllarda popülaritesinde bir artış olduğu aşikâr. Bu durumun nedeni, müşterilerin şirketlerle bağlantı kurma şeklinin değişmesine bağlanıyor. Günümüz tüketicileri, paylaşılan ideallere ilişkin olarak en sevdikleri markalara yakınlık hissetmek istiyor.
“Markalaşma, insanlığın bir tezahürüdür ve müşterilerinizi onların “kabilenize” ait olduklarına ikna etmekle ilgilidir.” – Marka Uzmanı, Wally Olins
Sürdürülebilir markalarla bağ kuran insanlar bu kapsamda çevresel farkındalıklarını ifade etme aracı bulmuş oluyor. Çevre, bugünlerde çoğumuzun endişeyle ilgilendiği bir konu olduğundan, ekolojik markalarla olan bu yakınlık devasa bir çevre dostu insan topluluğunun parçası olmanın hissini beslemeye yardımcı oluyor.
Araştırmaya göre tüketicilerin %61’i gezegenin karşı karşıya olduğu çevre sorunları ile ilgili çok endişeli olduklarını söylüyor. Şirketler müşterilerine bu endişeyi paylaştıklarını gösterdiklerinde, sadık müşterilerine ulaşmayı sağlayan bağlantıyı kurmaya bir adım daha yaklaşmış oluyor. Daha sadık ve kararlı müşteriler de markalara daha fazla kâr sağlıyor. 2014 yılında yapılan bir araştırma, küresel tüketicilerin %55’inin pozitif sosyal değişime kararlı şirketlerden gelen ürün ve hizmetler için fazladan ödeme yapmaya istekli olduğunu ortaya koydu.
Nihayetinde sürdürülebilir markalaşma stratejisi, modern şirketlerin yalnızca ürün ve hizmet istemeyen müşterilerin değişen ihtiyaçlarına yanıt verebilme fırsatı sunuyor.
Çevreye duyarlı şirketlerin yükselişi
Günümüz müşterilerinin değişen tercihleri, trendleri doğrudan etkiliyor. Tüketiciler, insanların çevre üzerindeki yıkıcı etkisinin giderek daha fazla farkına varıyor. Nielsen Global Sürdürülebilirlik raporu, insanların %66’sının çevre dostu işletmelerden gelen ürünler için mutlu bir şekilde daha fazla ödeyeceklerini söylediğini ortaya koydu. Ek olarak [tooltip tip=”Dijital danışmanlık ve pazar araştırma ajansı”]Harris Interactive[/tooltip] tarafından yapılan ileri araştırmalar, müşterilerin %82’sinin bir işletmenin sahip olduğu sürdürülebilirlik geçmişini araştırdığını ifade ediyor.
Bilim insanları, gezegenimizi korumak için tüketim alışkanlıklarında köklü bir değişiklik yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Sayısı gün geçtikçe artan bilinçi tüketiciler nakit paralarının çoğunu çevresel açıdan sürdürülebilir şirketlere bilinçli olarak harcayarak çevreyi desteklemek için üzerlerine düşeni yapıyor.
Çevre dostu şirketlerin ürünleri için daha fazla ödeme yapma istekliliği ile birlikte müşteri satın alma davranışlarında önemli bir değişim, günümüz markalarının markalaşma girişimlerinde bir fark yaratma ihtiyacını güçlendirdi. Kuruluşların, çevreye özen gösterme taahhüdünü marka kimliklerine nasıl yerleştirebilecekleri konusunda ilk günden itibaren dikkatlice düşünmeleri gerekiyor.
Ekolojik markalaşma, şirketleri yenilikçi ve anlayışlı olmanın ötesine teşvik ediyor. Aynı zamanda şirketlerin sadece kâr elde etmek için değil, dünyada gördükleri sorunlar konusunda bir adım atarak aksiyon almalarını bekliyor. Markalar, yaşama şeklimizi olumlu yönde değiştiren girişimleri ve faaliyetleriyle yeni rollerini benimsemeye başladı.
Sürdürülebilirliğin yönlendirdiği sektörlerin başında moda endüstrisi geliyor. Podyumda boy göstermeye başlayan sürdürülebilir giyim markaları, seri üretilen giysilerin çevresel tehlikelerinden arınmış bir üretim sunmayı hedefliyor. Pamuk tarımının dünyadaki pestisitlerin neredeyse dörtte birinden sorumlu olduğu gerçeği, ekolojik moda markalarının önünü açıyor.
Bilgisayar üreticisi Dell, sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında bilgisayar ekipmanı ve geri dönüştürülebilir ambalaj oluşturarak çevre üzerindeki etkilerini azaltmaya yönelik çalışmalar planlıyor. Dell, üretim tesislerinde güneş panelleri gibi yenilenebilir enerji kullanmaya odaklanıyor. Bu girişimlere ek olarak, okyanusları plastikten arındırmak için geliştirilecek projelere yatırım yapıyor ve bu var olan kaynakları yeni ürünler yaratmak için kullanıyorlar.
Teknoloji şirketi Apple, ekolojik markalaşma stratejisi geliştirdi. Bu kapsamda Apple, yalnızca yenilikçi değil aynı zamanda çevre dostu ürünler geliştirmeyi hedefliyor. Yakın zamanda dünyadaki tüm Apple tesislerini %100 yenilenebilir enerji ile güçlendirmeyi hedefliyor ve bu hedefe ulaşma yolunda ilerliyorlar. Apple ayrıca operasyonlarının çevre dostu olmasını artırmaya yardımcı olmak için yeni teknolojilere de yatırım yapıyor.
‘Ekolojik Marka’ olmanın faydaları
Giderek artan sosyal bilinçli bir ortamda tüketiciler zamanlarının ve paralarının çoğunu, kişisel değerlerini yansıtan markalara harcıyor.
Tüketiciler üzerinde yapılan araştırma, Y kuşağının %90’ının ekolojik işletmeleri seçeceğini ortaya koyuyor. ‘Ekolojik Marka’ olmanın faydalarını maddeler halinde sıralayalım:
- [tooltip tip=”Sivil Toplum Kuruluşları”]STK[/tooltip] baskısının azalması: [tooltip tip=” Politik, sosyal, kültürel, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda çalışmalar yürüten, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar”]Sivil toplum örgütlerinin[/tooltip] kadrajında olan şirketler, üretim süreçleri ile alakalı olarak takibe alınıyor. Hükûmetler çevre tehdidinin farkına vardıkça, üretime ilişkin sıkı denetimleri devreye alıyor. Doğru sürdürülebilir yöntemleri uygulamayı başaramayan şirketler, para cezaları ile karşılaşabiliyor.
- Azalan maliyetler: Pek çok şirket, çevre dostu bir marka olmanın daha pahalı olduğunu varsayar. Ancak gerçek şu ki, sürdürülebilir uygulamaların uzun vadede kâr haneniz üzerinde olumlu bir etkisi olabilir. Örneğin geri dönüştürülmüş kağıt dünyanın birçok yerinde daha ucuz bir seçenektir. Ofis ortamında enerji kullanımını azaltmak için uygulanan yöntemler, elektrik faturalarını düşürecek ve uzun vadede genel giderleri azaltacaktır.
- Marka imajı: İyi bir marka imajı oluşturmak, cazibeli bir logodan daha fazlasını içeriyor. Ekolojik yöntemlere olan bağlılık, tüketicilere yalnızca kârla ilgilenilmediğini, benzer sosyal ve çevresel sorunların önemsendiğini göstermekte bir araç oluyor. Bu kapsamda çevre dostu şirketler, daha güçlü bir itibardan yararlanıyor.
‘Ekolojik olma’ talebi, modadan teknolojiye kadar çeşitli sektörlerdeki şirketleri etkiliyor. Markalar üretim süreçlerinin çevre için ne kadar hayati olduğunu anlamaya başlıyor. Küresel ölçekte doğru sonuçlara ulaşmadan önce daha gidecek çok yolumuz olsa da, dünyayı doğru yönde yönlendiriyor gibi görünen işletmeler var.
Amazon, dünyanın en büyük çevrim içi pazarlarından biri ancak bu durum ekolojik marka olma çabasını engellemiyor. Amazon gibi büyük şirketler, hedef kitleleri tarafından gerçek bir fark yaratmak beklentisiyle birlikte daha fazla inceleniyor. Amazon Sürdürülebilirlik Merkezi, şirketin ekolojik hedeflerini paylaşmasına olanak tanıyan bir platform olarak karşımıza çıkıyor. Dahası Amazon, sürdürülebilir paketleme ve teslimat stratejilerini yeniden keşfetmelerine ve tasarlamalarına yardımcı olmak için [tooltip tip=”Temel olarak çok çeşitli temizlik maddeleri ve kişisel bakım ve hijyen ürünlerini üreten çok uluslu şirket”]P&G[/tooltip] gibi diğer önde gelen şirketlerle düzenli olarak iş ortaklığı yapıyor.
Apple, iPhone 11’i tanıttıktan hemen sonra çevreci girişimlerine dikkat çekmeye çalıştı. Bu kapsamda Apple, çevreyi önemsediğini kanıtlamak için adımlar atıyor.
Örneğin iPhone 11, %100 geri dönüştürülmüş, alüminyum dahil olmak üzere çeşitli malzemelerden temin edilen, telefonun iç unsurlarında da geri dönüştürülmüş çeşitli parçaların kullanıldığı bir cihaz olarak sunuluyor. Aynı zamanda Apple, mevcut iPhone sahiplerinin eski modellerini yeni bir cihazla değiştirmelerine olanak tanıyan takas planını hayata geçirmek için proje geliştiriyor.
Ekolojik markalar, sürdürülebilir davranışlara duyulan ihtiyacın giderek daha belirgin hale gelmesiyle çevreye ve çevrelerindeki dünyaya ne yaptıklarına daha fazla önem veren geniş bir tüketici kalabalığıyla yakınlık kurmak durumunda kalıyor. Bireysel tüketicilerin enerji kullanımlarını azaltarak ve atıklarını geri dönüştürerek üzerlerine düşenin bir kısmını yapması gibi çevre dostu şirketler de fark yaratmak için çalışıyor. En iyi çevre dostu markalar, çevreye olan bağlılıkları ve endüstrilerinde daha sürdürülebilir uygulamalara ilham verme yetenekleriyle hızla güçlü bir itibar kazanıyor.
Sonuçta işletmeler, daha sağlıklı bir gezegene katkıda bulunmanın yanı sıra, çevre dostu bir stratejinin onlara yeni bir pazarda büyümek ve gelişmek için ihtiyaç duydukları gücü verdiğini keşfediyor. Bu doğrultuda ekolojik markalaşma artık sadece bir seçenek değil, başarıya ulaşmanın önemli bir parçası haline geliyor.
Ekolojik Markalaşma’da deneysel yaklaşım
Markalar için görünürlük son derece önemli; bu yüzden logolarını her yerde görmek istiyorlar. Ancak bu kadar yaygın bir şekilde var olmanın sadece finansal olarak değil, aynı zamanda ekolojik olarak da ödenmesi gereken bir bedeli var.
Ancak aşağıda görebileceğiniz gibi bu maliyetleri azaltmanın basit bir yolu bulunuyor: daha az mürekkep kullanmak.
Ecobranding adlı fikir, logolarda daha az mürekkep kullanarak markaları daha çevre dostu hale getirirken aynı zamanda üretim maliyetlerinden milyonlarca dolar tasarruf etmeyi amaçlayan yeni bir kavramsal deney diyebiliriz. McDonald’s, Apple ve Starbucks gibi markaların logolarıyla olan deneysel tasarımlar, her bir logonun özünü korurken aynı zamanda onu hem üretici hem de çevre için uygun maliyetli bir hale getiriyor. Bu aynı zamanda milyonlarca logo basmanın çevre üzerindeki etkisini azaltacak bir proje olmasıyla dikkat çekiyor.
Bu örnekler, orijinalleriyle karşılaştırıldığında tercih edilir mi dersiniz?
Hedef kitleleri ile bağlantı kuran ve ortak değerleri paylaşan markalar, yarışta bir adım önden gidiyor. Ekolojik markalaşma stratejisi uzun vadede; daha iyi marka değeri, daha güçlü bir itibar ve daha büyük kâr sağlayabilir.
Ekolojik markalar yaratmaya gelince sektörler mi değişmeli, tüketiciler mi davranışlarını değiştirmeli? Serimizin gelecek haftaki son yazısında bu sorulardan bahsedeceğiz.
Kaynaklar: Fabrikbrands, Boredpanda, Ecobranding