“Bana arkadaşlarını say sana kim olduğunu söyleyeyim”, “Bir insanı analiz etmek istiyorsan çöp kutusuna bak” ve benzeri birkaç öğretiye sahibiz. Geleneksel yöntemler tartışılabilir ancak modern yöntemler bize gösteriyor ki bugün nefes aldığımız her bir saniye, birtakım şirketlere bizim kim olduğumuz, ne ile ilgilendiğimiz, neye harcama yapabileceğimiz gibi konularda bilgi veriyor. Bunu engellemek isteyebiliriz ancak başarmak çok zor gibi duruyor.

Qz.com tarafından hazırlanan bu görsel ve içerik, dijital kimliğimizi oluşturan üç katmanı detaylandırıyor.

Görseli buradan detaylı olarak inceleyebilirsiniz.

Paylaşmayı seçtiğimiz fotoğraf, sadece arkadaşların görebileceği paylaşımlarımız, ‘gidiyorum’ veya ‘düşünüyorum’ diye işaretlediğimiz etkinlikler ve daha fazlası… Dijital dünyada göstermeyi seçtiğimiz ve gizlemeyi tercih ettiğimiz birçok bilgi bulunuyor. İnternetteki kimliğimizi kontrol edebildiğimizi düşünüyoruz ancak konu dijital profilimize gelince, yukarıdaki detaylar buz dağının sadece görünen kısmı. Hakkımızda toplanan ve kullanılan verilerin büyük bir kısmı, bilgimiz ve rızamız olmadan telefonlarımız veya kullandığımız uygulamalar aracılığıyla toplanıyor.

Yukarıdaki görsele tekrar odaklanalım. En iç katman, bizim kontrol ettiğimiz bilgilerden oluşuyor. Sosyal medyada veya mobil uygulamalarda paylaşmayı tercih ettiğimiz veya etmediğimiz birtakım detaylar bu katmanda yer alıyor.

İkinci katman ise daha çok bizim davranışlarımızı gözlemleyen algoritmaların oluşturduğu, farkında bile olmadan verdiğimiz bilgilerden oluşuyor. Muhtemelen kimseyle paylaşmak istemeyeceğimiz birçok detay barındırıyor. Anlık konumumuzu, profesyonel veya duygusal ilişkilerimizi, farkında olmadan sağladığımız veriler ile ele vermiş oluyoruz. Konum bilgilerimizin takibini yaparak ofiste kimle olduğumuz, geceyi kiminle geçirdiğimizin tahmin edilmesi pek de zor değil. Bununla birlikte çevrimiçi veya çevrimdışı olma sıklığımız, tıkladığımız içerikler, okumaya ayırdığımız zaman, yazma hızımız, tuşlara uyguladığımız basınç ve parmaklarımızın ekranda gezme dinamiği gibi birçok detayı istemsizce paylaşmış oluyoruz.

Üçüncü katman ise bizim verilerimizin değerlendirildiği, bir numune olarak alındığı ve internetteki diğer milyonlarca insanla karşılaştırılarak yeni sonuçlar elde edildiği kısım. Bu katmandaki algoritmaların oluşturduğu korelasyonlar sadece bizim neler yaptığımızı değil, kim olduğumuzu (şirketlere ne ifade ettiğimizi) de tespit ediyor. Davranışlarımız ve metaverimiz ile inşa edilen bu katmanda kendimizi koruyabilmek neredeyse imkansız.

 

“Bu profil haritalama algoritmalarının görevi, isteyerek açığa vurma ihtimaliniz olmayan bilgileri tahmin etmektir. Bunlar arasında zayıflıklar, psikometrik profil, IQ seviyesi, aile durumu, bağımlılıklar, hastalıklar, bir ilişkiden çıkmak ya da bir ilişkiye başlamak üzere olup olmadığımız, küçük takıntılarınız (oyun gibi) ve ciddi taahhütleriniz (iş projeleri gibi) var.”

Şirketler, bu konularda algoritmaların direkt insanlara fikrini sormak yerine çok daha faydalı olduğunu; bizim karar veremediğimiz ancak içten içe arzuladığımız hizmetlerin daha iyi tespit edilebildiğini düşünüyor ancak bu konuda da göz ardı edilmemesi gereken bir sorun var: Veriler yanlış olabilir.

Algoritmalar bizim depresyonda olduğumuzu, hamile kaldığımızı veya evlilik için hazırlık yaptığımızı düşünürken biz sadece çok garip bir ilişki yaşıyor olabilir, iş yerinde bazı küçük-geçici sorunlarla baş etmeye çalışıyor olabiliriz. Algoritmalar, yani şirketler, bizi umursamıyor, tamamen rakamlarla ilgileniyor. Bu da bazı durumlarda yanıltıcı olabilir.

Sadece ‘kötü’ bir mahallede oturuyor olduğumuz için kredi skorumuz düşebilir ve bu konuda kendimizi bir istisna olarak kabul ettirmemiz bir hayli zor.

 

Peki ne yapmamız gerekiyor?

Sosyal medya platformlarının sohbet özelliklerini kullanmak yerine şifrelenmiş ve gizliliğe önem veren sohbet uygulamaları indirebiliriz, basit eklentiler ile takip edilmeyi engelleyebiliriz veya fotoğraflarımızdaki metaveri özelliğini kapatabiliriz ancak bu eforu sarf ettikten sonra bile hala ikinci ve üçüncü katmanlarda makineler, bizi ‘satmaya’ devam edecek.

İnternette tüm kontrolü ele almak için yapabileceğimiz tek şey şirketlerin bu ‘huyunu’ değiştirebilmek. Bu verileri bizden saklamak yerine daha şeffaf olabilirler. Konumumuzu, ilişkilerimizi veya ‘gizlenmiş’ arzularımızı tahmin etmeye çalışmak yerine direkt olarak bize sorup cevaplarımıza saygı duyabilirler.

Bu beklentilerin biraz ‘safça’ olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Mayıs ayında yürürlüğe giren GDPR (General Data Protection Regulation) yasası ile birlikte Avrupa Birliği’nde kullanıcıların kendisi hakkında işlenen tüm verileri doğrulama hakkı olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Türkiye’de ise GDPR’ın muadili olarak görülen KVKK yasası kullanıcılara benzer hakları sunuyor. Bu noktadan sonra önemli olan, gizliliğimiz ve haklarımız için ne kadar çabaladığımız olacaktır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Haklar ve Yükümlülükler

Veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğü

MADDE 10- (1) Kişisel verilerin elde edilmesi sırasında veri sorumlusu veya yetkilendirdiği kişi, ilgili kişilere;

a) Veri sorumlusunun ve varsa temsilcisinin kimliği,

b) Kişisel verilerin hangi amaçla işleneceği,

c) İşlenen kişisel verilerin kimlere ve hangi amaçla aktarılabileceği,

ç) Kişisel veri toplamanın yöntemi ve hukuki sebebi,

d) 11 inci maddede sayılan diğer hakları,

konusunda bilgi vermekle yükümlüdür. (KVKK)

 

 

Share:

administrator

1997’de Nevşehir-Ortahisar’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde Basım Teknolojileri eğitimi görüyor. Gazeteciliğe ve doğru bilgi alma hakkına inanan Hasan, bir Onaran olarak sosyal inisiyatifin ve eğitimin gücüne inanıyor, geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir