Kişisel konularda arkadaşlarınıza veya ailenize, tatildeyken bitkilerinizi sulaması için komşunuza, paranızı güvende tutmak için bankanıza, sağlığınızı kontrol altında tutması için doktorunuza ya da sizi gitmek istediğiniz yere güvenle ulaştırması için bir taksi şoförüne güvenebilirsiniz. Peki tamamıyla yıkıcı teknolojilerle desteklenen ve sanal bir etkileşim sunan dijital insanlar hem kişisel hem de profesyonel yaşamlarımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğinde onlara diğer insanlara güvenebildiğimiz ölçekte güvenebilir miyiz? Adım adım sıçrama gösteren yapay zekâyla birlikte bu soru sorulması ve yanıt aranması gereken bir durum olmayı sürdürüyor.
Dijital insanlara güvenip güvenmeme sorusuna yanıtınız muhtemelen dijital insanların hayatınızda oynayacağı role bağlı olarak değişebilir. Öyleyse soruyu biraz değiştirelim: Dijital bir insanın aracınızı güvenli bir şekilde kullanacağından, sağlığınız hakkında doğru tavsiyelerde bulunacağından, kişisel bilgilerinizi ve paranızı güvende tutacağından ve belki de en önemlisi sizi hiçbir şekilde yargılamadan dinleyebileceğinden emin olup ona güvenebilir misiniz?
Ancak belki de tüm bu sorulardan daha önemlisi dışarıda bu işleri yapabilecek onlarca insan varken neden dijital bir insana güvenip güvenmeyeceğimiz olabilir.
Dijital İnsanlar Bizi Anlayabilir mi?
Süper akıllı yapay zekâ desteğiyle geliştirilen dijital insanların tasarımı, insani özellikleri açısından hem sözlü hem de fiziksel olarak duygusal güveni besleyen uyumlu bir deneyimden besleniyor.
Dijital insanlar duygusal olarak sezgisel ve sosyal ipuçlarına duyarlı olmasının yanı sıra görsel olarak ulaşılabilir olmasıyla insani uyum dengesini yakalamayı ve geliştirmeyi amaçlıyor. Araştırmalar, bu tür somutlaşmış etkileşimlerin, katılımı ve paylaşımı teşvik ettiğini gösteriyor; bu da sistemlere insanlara nasıl yardım edebilecekleri konusunda destek sunuyor.
Bir diğer yandan dijital insanların %100 anonimlik sunması özellikle psikoloji alanında kapsamlı değişiklikler yaratabilir. Bu açıdan dijital insanlar kendinizi olduğu gibi ifade edebileceğiniz anlatmak istediğiniz ne varsa yargılanma endişesi taşımadan paylaşabildiğiniz güvenli bir “itiraf odası” konumuna yerleşebilir.
Dijital insanların gerçek insanlarla etkileşimde böyle bir konuma yerleşmesi terapilere yeni bir boyut kazandırabilir. Terapistlerce gerçekleştirilen çevrim içi terapi döneminden tamamıyla dijital insanlar tarafından yürütülen terapi seanslarına geçişimiz pek de uzak olmayabilir.
İnsanlarla rekabet içinde olan dijital insanlar vaat edilen tüm bu özelliklere gerçekten de sahip olabilir mi? Olsa bile bizler onlarla doğrudan etkileşimlerde bulunarak kendimizle ilgili paylaşımlarda bulunurken ne denli rahat hissedebiliriz?
“Dijital” kavramının olduğu yerde elbette veri gizliliğini bu denli sık tartışır olduğumuz bir dönemde %100 anonimlik ve hasta gizliliği kurallarını tamamıyla uyulması bazılarımıza doğal olarak inandırıcı gelmeyebilir. Bu durum dijital güvenlik kavramı gibi konuları beraberinde getireceğe benziyor.
Zaman zaman mobil uygulamalarımızın bile bizi dinliyor olabileceğinden endişe duyduğumuz bir çağda, kendimizi dijital bir insana tümüyle açmak ironik bir durum yaratabilir.
Dijital Yapay Zekâ Terapisti: Ellie
Güney Kaliforniya Üniversitesi araştırmacılar tarafından askerlik sonrası post-travmatik stres bozukluğu (PTSD) yaşayan bireyleri tanımlamak için tasarlanmış yapay zekâ terapisti Ellie’yi düşünelim. Tamamen amaca yönelik bir tasarım olan Ellie, hastaların hiçbir yargılamada bulunmayacak otomatik bir terapistle görüşme noktasında daha rahat hissedebilecekleri görüşüne dayanıyor.
Bu noktada Güney Kaliforniya üniversitesi (USC) Yaratıcı Teknolojiler Enstitüsü’nde sosyal psikolog olarak çalışan Gale Lucas, hastaların önünde sonunda kendi hikayelerinin bir insanın eline geçeceğini bildiklerinde tamamıyla dürüst bir paylaşımdan söz edilemeyebileceğini bu sebeple önemli olanın, anda neler olup bittiğinden ziyade paylaşıma olanak sunan güvenli bir alana sahip olmak konusuna değiniyor.
Araştırma sonuçlarına göre yargılayıcı damgalama ve duygusal kırılganlık durumları etkisini ne kadar çok hissettirirse hastalar da bir o kadar dijital terapistleri tercih etme eğiliminde oluyor. Örneğin yapılan bir majör depresyon çalışmasında; hastaların çoğunun bire bir insan katılımına kıyasla anonim bir dijital insana daha kolay açılabildiği gözlemleniyor.
Araştırma bulgularından yola çıkacak olursak dijital insanlar tarafından gerçekleştirilen terapiler, aile içi şiddet veya aşırı düzeyde duygusal güven gerektiren yüksek duyarlılık vakaları gibi derin bir tanı terapisinin kilidini açmak için bir anahtar işlevi görebilir.
Dijital İnsan ve Dijital Güven Kavramı
Bu kısma kadar her şey yolunda gözükse de benlik duygusuna sahip olmayan bir dijital insandan bizleri anlamasını, toplumsal olayları veri formunda yazılımına yükleyerek aile içi şiddete maruz kalan bir bireye çözümler sunmasını nasıl bekleyebiliriz?
Madalyonun öteki yüzüne baktığımızda tamamıyla anonim bir terapi bazılarımızın psikolojik ve sosyal etkileşimlerimiz için ihtiyaç duyduğu insani sorumluluk ve güvenilirlik duygusunun eksikliğini hissettirebilir. Bu da pek de iyi sayılamayacak bir terapi deneyime sebep olabilir.
Gün sonunda yine başladığımız noktaya dönüyoruz. Güven duygusunu nasıl öznel bir şekilde tanımlıyorsak dijital insanlarla terapi gerçekleştirme noktasında da fikirlerimiz benzer şekilde ayrışabilir.
Belirsizliklerin giderek arttığı küresel değişim ve dönüşüm fırtınasında dijital güven kavramı yeni bir boyut kazanarak bildiğimizden daha farklı küresel bir varlık haline gelebilir. Bu durumda da herhangi somut bir şeymiş gibi kolayca elde edilebilir veya hızlı bir şekilde kaybolabilir. Bir diğer deyişle bugün var olan dijital güvenliğiniz yarın bambaşka bir tehlikeye bürünerek ortadan kaybolabilir.
Dijital İnsanlar Etkili Dijital Çözümler Sunabilir mi?
Bir diğer yandan yeni dijital çözümlerin merkezinde etkili iletişimi sürdürmeyi başarabilenler ve zaman içinde güven duygusu oluşturup bu güveni koruyabilenler dijital insan teknolojisini inovatif ve efektif dijital çözümlere dönüştürebilir.
Şirketler çalışanlarına hızlı çözüm sunmak için nasıl chatbotlar kullanıyorlarsa çalışan destek paketlerine dijital terapistleri dahil edebilirler ya da benzer bir şekilde okullar kısıtlı rehber öğretmen sayılarını her bir öğrenci için destek almak istedikleri, her an erişilebilir olacak dijital terapistler aracılığıyla telafi edebilir.
Dijital insanlar ve etkili dijital çözümler gerçeğini göz ardı edemeyecek olsak da dijital güven kavramı aklımızı karıştırmaya devam edebilir. Dijitalleşmenin bu boyutlara ulaşması bizi gerçekten mutlu edebilecek bir yenilik mi diye düşünmemiz gerekiyor.
Giderek dijitalleşmeye başladığımız günlerde insani duygularımızı da teknolojilere teslim edeceksek bizden geriye ne kalıyor?
Kaynak: Medium