Çin hükûmeti üretken yapay zekâ (Generative AI) ve deepfake teknolojilerinin kullanıldığı medya içeriklerini yasal olarak engelledi.
Deepfake teknolojisinin spekülasyonlara yol açabileceği senaryolardan sıkça bahsediyoruz. Gerçek görüntüler üzerinde yapılan oynamalar ile sahte içerikler üretilmesi, kitlesel krizlere neden olma riski taşıyor. 2022’nin başlarında Ukrayna başkanı Zelensky’nin silah bırakma çağrısı yaptığı bir sahte video, sosyal medyada epey yayılmıştı. Bu tarz kriz anlarında sahneye çıkan deepfake teknolojisi yalnızca Çin’in değil herkesin korkulu rüyası.
Çin hükûmetinin bu hamlesinin altında art niyet arayabilir miyiz?
Hükûmet geçtiğimiz sene tüm kripto paraları fiilen yasakladığını duyurmuştu. Her ne kadar deepfake teknolojisi yukarıda belirttiğimiz tehlikeleri barındırsa da, kazın ayağı pek öyle değil. Yani Çin’in hedeflediği sınırlar üretken yapay zekâ faaliyetlerini de kapsıyor. Metinden görsele geniş bir çalışma skalası olan üretken yapay zekâ araçları, bir süredir erişilebilirlikleri ve kullanım kolaylığı ile gündeme geliyor.
Çin hükûmetinin insanların söylemediği ya da yapmadığı şeylerin yaygınlaştırılması konusundaki endişesini anlamlandırmak mümkün. Ancak bu ilginç dönüm noktası özellikle medya sektöründe olumsuz çıktılara sebebiyet verebilir. Bir yandan dezenformasyonun önüne geçilirken, diğer yandan yaratıcı üretim alanları kısırlık tehdidi altında kalabilir. Çıkarılan yönetmeliğe göre konu sahibinin izni olmadan oluşturulan medya ve ulusal çıkarlara aykırı olan her şey yasaklanıyor. Söz konusu yapay zekâ araçları ise “metin, resim, ses, video ve sanal sahneler oluşturmak için derin öğrenme, sanal gerçeklik ve diğer sentez algoritmalarını kullanan teknoloji” olarak tanımlanıyor.
Biraz daha geçmişe gidelim. Esasında ilk olarak 2019’da yapay zekâ ile oluşturulan sahte haberlerin paylaşılması Çin Siber Uzay İdaresi (CAC) tarafından yasaklanmıştı. CAC internet sitesinde sanal gerçeklik ve yapay zekânın herhangi bir kullanımının açıkça etiketlenmesi gerektiği net bir şekilde belirtiliyordu. Yani Çin’de deepfake teknolojisinin kullanımının yasaklanması bugünden çok daha eskiye dayanıyor. Bu noktada üretken yapay zekâ faaliyetlerinin yaygınlaşmasını hükûmetin yeni bir kırmızı çizgisi olarak nitelendiriyoruz. Özellikle Çin de dahil çoğu ülkenin ChatGPT, Midjourney gibi araçlar ile kasıp kavrulduğu bir dönemdeyiz. Tüm bu veriler ışığında hükûmetin bu hareketinin altında art niyet aramak mümkün.
Peki neden?
Aslında Çin üretken yapay zekâ faaliyetlerini kısıtlayan tek ülke değil. Yakın zamanda ABD’de Biden yönetimi de üretken yapay zekâya dair bir dizi yönerge yayınladı. Teknoloji, veri ve otomasyon sistemlerinin ABD halkının haklarını tehdit ettiğini savunan yönergeler, Yapay Zekâ Hakları Beyannamesi Planı adı altında paylaşıldı. Temel kaygılarla bakıldığında, ülkelerin vatandaş haklarını ihlal edebilecek unsurlara karşı çıkması çok doğal. Ancak Çin özelinde bakarsak üç sene önce yapılan bir düzenlemenin sınırlarının genişletilmesi biraz absürd duruyor.
Yine de tüm bu çıkarımlar ışığında “Peki neden?” sorusunu sormaya devam ediyoruz. Sosyal medya ve içerik üretiminin altın çağını yaşadığımız bir dönemde yaratıcılığı baskılamanın bahanesi ne olabilir? Demek ki teknoloji dünyayı ikiye bölüyor. Gelişmelerin içinde bulunmak isteyenler ve yenilikten korkarak yaşayanlar. Bunu sadece teknoloji özelinde değerlendirmemek lazım. Nihayetinde bugün toplumun aleyhine kullanılabilecek birçok unsur mevcut. Bu unsurların tamamını engellemek öte yandan yaşanabilecek inovasyon sürecini de baltalıyor. Halkın büyük bölümü yeniliklere adapte olmak ve trenin bir parçası olmak istiyor. Ancak bu insanlar, bir grup kötü niyetli insanın potansiyel tehlikesi altında eziliyor. Bakalım ilerleyen süreçte baskılar Çin halkını üretken yapay zekâ konusunda yıldırabilecek mi? Aynı zamanda yaşanan bu gelişmeler diğer hükûmetlere de olumsuz yönde bir ilham verebilir mi? Biz buradayız. Bir yapay zekâmız var, gücü yeten gelsin alsın…