2018 yılında en büyük derdim, mağaza mağaza gezerek aradığım, tabanı renkli bir ayakkabı türünü asla bulamıyor olmamdı. Beğendiğim ayakkabıların hepsinin tabanı beyazdı, beyaz olmayanlar ise çok pahalı olduğu için bana göre erişilebilir durumda değildi. Birilerinin, belirli araştırmalar veya tüketim alışkanlıklarını dikkate alarak ürettiği şekil ve renkleri kullanmak zorunda kalmıştım. Birkaç milyon insan beyaz taban sevdiği için, ben de beyaz taban giymek zorunda mıydım? Evet.
Bugünün Mercek Altı’nda, 21. yüzyıl ile birlikte kullanımı artan ve her yeni teknolojinin önüne bir sıfat olarak koyulan “demokratik” kavramı var. Sahi nedir bu demokratik veri, demokratik üretim?
Demokratikleştirmek:
1: Bir ülke veya organizasyonu daha demokratik hâle getirmek
2: Bir şeyi tüm insanlar için erişilebilir hâle getirmek ve [bir şeyi] anlayabilmelerini sağlamak
1450 yılında matbaa ortaya çıkana kadar, tüm Avrupa’nın inandığı kitap olan İncil’in hiçbir kopyası birbirinin aynısı değildi. Yazım hataları, yazarların kelime seçimleri ve diğer etmenlerle birleştiğinde; her insanın farklı bir İncil okuması kaçınılmaz hâle geliyordu. En basit bilgi bile eşit dağıtılmıyor, düşük ve orta gelirli insanlarla yüksek zümrenin faydalandığı bilgi tamamen farklılık gösteriyordu. Matbaanın icat edilmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte bilgi biraz daha erişilebilir oldu. 90’lı yılların sonunda internetin hayatımıza girmesiyle birlikte erişilebilirlik anlamında yeni bir seviye daha atlamış olduk. Ancak bu sefer de büyük bir bilgi kirliliği ve tekelleşme ile karşı karşıya kaldık. Günümüzde bu sorunlar hâlâ devam ediyor olsa da; yapay zekâ ve blockchain teknolojisinin bilgi kirliliğini azaltması, 3 boyutlu yazıcıların da tekelleşmenin önüne geçmesi umuluyor.
Veri demokrasisi:
- Sıradan bir kullanıcı, herhangi bir dijital formatta veriye/ bilgiye ulaşabilmeli
- Uzman olmayan insanlar da dışarıdan yardım almadan veriyi toplama ve analiz etme yoluyla kendi faydaları için kullanabilmeli
- Kişisel veriler korunmalı
- Veriler kaliteli olmalı (anlamlandırılabilir ve kolay kategorize edilebilir)
Şu anki teknolojik yapıda, internette bulunan milyonlarca veri bir yandan Amazon gibi server tekellerinin elindeyken bir yandan da Facebook gibi teknoloji tekelleri tarafından işlenmeye açık olarak bekliyor. Sıradan bir Whatsapp kullanıcısı olan annemin tüm konuşmaları, Facebook ve benzeri şirketler tarafından işlenerek para edebilecek formatlara çevriliyor. Oysa annemin tek derdi benimle ve birkaç arkadaşıyla iletişim kurabilmek. Karşılığında, kişiselleştirilmiş reklam veya daha ilgili arama sonuçları gibi hizmetlere dair bir beklentisi de talebi de bulunmuyor. İşte blockchain, peer-to-peer (eşten eşe) teknolojisi sayesinde annemin benimle olan iletişiminde Facebook’a herhangi bir veri göndermemeyi sağlamayı vaat ediyor. Blockchain ile hem para transferleri hem de bilgi (mesaj) transferleri aracı olmadan gerçekleşebilecek. Halk, verinin gerçek sahibi olabilecek. (Bu konuya dair daha detaylı okuma için buraya tıklayabilirsin)
Blockchain ile verinin paylaşımını daha demokratik bir hâle getirmeyi amaçlıyoruz. Bunu başarabilirsek, yapay zekâ ile de verinin adil ve demokratik bir şekilde kullanılmasını sağlamak istiyoruz. Sonuçta, veriler olmadan yaşamımızı analiz etmek ve geleceğimiz için sağlıklı planlar oluşturmak oldukça zor. Yani veriler kullanılmak zorunda. Ancak sadece Facebook, Apple, Amazon ve Mckinsey gibi devler bu verileri kullanabilecekse, nerede demokrasi?
Yapay zekâ ile birlikte verileri işlemek ve anlamlandırabilmek çok daha hızlı ve çok daha kolay bir hâle gelecek. Bu da elinde veri kullanım özgürlüğünü bulunduran ve en çok veriye sahip olan üçüncü parti kurum ve kuruluşların büyük bir güce sahip olacağı anlamına geliyor. Oysa yapay zekâ, küçük girişimciler ve kişisel kullanım için de oldukça fazla fırsat sunuyor. Regüle edilmiş ortak yapay zekâların reklamcılıkta kullanılması; küçük işletmelerin de pazarda doğru hedefleme yaparak pay sahibi olabilmelerini sağlayabilir. Verilerin kişisel mahremiyeti ihlal etmeden ve üçüncü parti kişilere teslim edilmeden işlenebilmesi ve yorumlanması hususunda yapay zekânın faydasını görebiliriz. Burada demokratik bir sisteme ne kadar yaklaşabileceğimizi hep birlikte göreceğiz.
Gelelim demokratik üretim konusuna: 3B yazıcılar
1984 yılında geliştirilen bir patentin 2009 yılında sona ermesiyle birlikte 10.000 dolardan 1000 doların altına kadar inen 3D yazıcı fiyatları; 2010’lu yılların yıldızı hâline geldi.
3B yazıcılar, birçok yönüyle ‘demokrasi’ kavramının hakkını en iyi şekilde vermeyi başarıyor. Henüz, günümüz şartlarında yukarıdaki teknolojilerin demokratik hâle gelmesi ‘ütopik’ görülse de 3B yazıcılar konusunda durum pek de böyle değil. Çünkü, sıradan bir 3 boyutlu yazıcının fiyatı, sıradan bir telefondan daha ekonomik olabiliyor. Üstelik kişiye, evinde oturduğu yerde ciddi bir üretim gücü veriyor.
Gelin birkaç maddede, demokratik üretim nedir ne değildir ona bakalım. Diğer iki teknolojiden farklı olarak, 3B yazıcı hâlihazırda demokratik üretime dair vaatlerini oldukça tatmin edici şekilde yerine getiriyor, bu yüzden biraz daha detaylı ele alacağız.
Herkes kullanabilir
3 boyutlu yazıcıları kullanmak için herhangi bir mühendislik bilgisine veya teknik altyapıya ihtiyaç duyulmuyor. Birçok 3D yazıcı tak & çalıştır mantığı ile üretiliyor. Satın aldıktan sonra 3B modelleme yeteneğine sahip olmamız ciddi bir fark yaratmamızı sağlayacak olsa da, 3B modelleme yapmadan da internetteki ücretsiz milyonlarca model ile üretim yapmak kolay bir hâl alıyor. Kendi adıma hiçbir modelleme becerisi olmayan ve bir kağıdı düz kesmek konusunda bile başarısızlığı ile ünlenmiş birisi olarak; 3 boyutlu yazıcıda üretim yaparken pek zorlanmıyorum.
Birkaç deneme, birazcık tecrübe edinme ile birlikte 3 boyutlu yazıcıda baskı almak oldukça kolay bir hâle geliyor. Bir ortaokul öğrencisi için de sosyal bilimlerle ilgili bölümlerden mezun olmuş bir genç için de 3B yazıcılar aynı kolaylığa sahip.
Düşük maliyet
Günümüz olumsuz ekonomi şartlarında bile, 2 bin TL’ye oldukça iyi 3B yazıcılar edinmek mümkün. Eğer güvenilirlik beklentisini bir kenara koyar veya yazıcıyı kendimiz inşa etmek istersek bu bedeller 500 TL’ye kadar düşebilir. Eğer yurt dışında yaşıyorsak, aynı miktarda para ile (2 bin birim), oldukça profesyonel bir 3B yazıcı almak da mümkün.
Evimizde veya atölyemizde üretim yapmak istediğimizde 3D yazıcı ham maddesinin, yani filamentin gramı ortalama 15 kuruşa mâl olacaktır. Bu rakam, birkaç yıl önce 2 kuruş dolaylarında idi.
Ben; özel küpe, kolye ve bileklik tasarımlarımla butik bir Instagram hesabı açmak istiyorsam 5-10 gramlık küpeleri 1 TL’ye üreterek çok daha ciddi rakamlara satışını gerçekleştirebilirim. Aynı şekilde saksı, bilgisayar standı, mumluk, kapı kolu, tuzluk, peçetelik ve benzeri onlarca farklı ev ürününü en özel tasarımlarla üretmek ve piyasada fark yaratmak hiç de zor değil. İnsanların evinde istediği şeyi üretebilmesi; tarihte hiç görülmemiş bir demokratiklik sağlamış oluyor. Üretimde ‘katılımcılığa’ güzel bir örnek.
Ham madde tasarrufu
Eklemeli üretim ismi de verilen 3D yazıcı teknolojisi, bugüne kadar kullanılan geleneksel üretim yöntemlerinin aksine eksiltmeli üretim yapmadığı için ham madde israfı da gerçekleştirmiyor. Bazı modellerin üretiminde ihtiyaç duyulan “destek” yapısı, fire olarak görülse de burada bahsi geçen miktarlar geleneksel yöntemlerin yanında oldukça kabul edilebilir kalıyor.
3 boyutlu baskının, son zamanlarda artan “geri dönüşümlü filament” ve “filament geri dönüşümü” girişimleri ile birlikte sıfır atık konusunda mükemmeliyetçi bir seviye gelmesini bekliyorum.
Kompleks yapılar
3B yazıcılar, eklemeli imalat yaptığı için kompleks yapıları da kolayca üretebilir. Bir CNC makinesinde, metal veya plastik parçayı eksilterek (oyma) istediğimiz şekli vermeye çalıştığımız için iç içe geçmiş veya karmaşık (kompleks) yapıya sahip objeleri üretmemiz mümkün değil. Bir CNC makinesinde bir matruşkayı tek seferde üretmek mümkün değilken, 3B yazıcı için çocuk oyuncağı hâline geliyor. Çünkü sıfırdan başlar, yukarı doğru çıkar. İç içe geçmiş birkaç tane top basmak istiyorsak, önce en içteki topu, sonra ortadakini ve sonra en üsttekini üreteceği için sorun yaşamaz.
Geleneksel yöntemlerde ise topların ayrı ayrı basılması, sonra içteki topun ortadaki topun içine bırakılması ve ortadaki topun ‘kapatılması’, sonradan büyük topun içine koyarak yine kapatma işleminin uygulanması gerekiyor. Bu da her bir işleme adanmış yeni montaj hatlarının oluşturulması anlamına geliyor. Bu yüzden, büyük çapta seri üretim yapılmayacaksa, böyle bir ürün geliştirmenin anlamı kalmıyor. Bu noktada 3B yazıcılar bize hem tasarım özgürlüğü (daha kompleks, daha çılgın tasarımlar) tanırken hem de küçük girişimcilerin yeni ürünler geliştirmesi için alan sağlıyor. Çünkü, dediğim gibi, seri üretim yapılmayacaksa böyle bir ürünün planlanması ekonomik olarak mantıksız hâle geliyor ve küçük işletmelerin/ start-upların böyle büyük çaplı üretimler yapma gücü bulunmuyor. Bu da tekelleşmeye giden yolu genişletiyor.
Hızlı prototipleme / hızlı üretim
Bireysel boyutta düşündüğümüzde, herkese istediği özgün ürünleri üretme şansı veren 3B yazıcılar; işletmeler ve büyük şirketler için de hızlı üretim ve hızlı prototipleme imkanı tanıyor. Büyük üreticiler, aylarca sürebilen üretim süreçlerini 3B yazıcılar sayesinde 1 hafta hatta birkaç gün içerisinde çözebiliyor.
Komünite
İnternetin ve internet sonrası dünyanın bu kadar hızlı gelişmesinin en büyük sebebi açık kaynak ve paylaşım kültürü desek çok da yanlış olmaz muhtemelen. 3B yazıcı teknolojisinin getirdiği en büyük avantajlardan birisi de paylaşılabilir olması. Dünyanın herhangi bir köşesinde yapılan basit bir tasarım, başka bir köşesindeki sıradan bir kullanıcının sorununu çözebiliyor. Buna en iyi örnek, pandeminin ilk aylarında ortaya çıkan 3 Boyutlu Destek hareketi. Çekya merkezli 3D yazıcı üreticisi Prusa, özel bir siperlik tasarımı yapmış ve ücretsiz olarak yayınlamıştı. Türkiye’deki 3B yazıcı girişimcileri ise bu tasarımı alıp, Türkiye’deki tüm 3D yazıcı sahiplerini bir araya toplayarak sağlık çalışanlarına ücretsiz siperlik ulaştırmayı hedefledi. Bunu , 1 ayda 250.000 siperlik ulaştırarak başardılar. Bu sırada, farklı şehirlerdeki gönüllü kullanıcıların çabası ile model daha da optimize edildi ve baskı süresi yarıya kadar indirildi.
Daha basit bir örnek vermek gerekirse; Reddit’te bir kullanıcı, IKEA’dan aldığı sandalyenin kol koyma kısımları çok yüksek olduğu için 3B yazıcı ile ürettiği bir parça ile çözüm bulmuş. Başka bir kullanıcının yorumu ise “Ben de uzun zamandır bu sorunu yaşıyordum ve kol koyma kısımlarını tamamen çıkarmıştım. Modeli benimle de paylaşır mısın?” olmuş.
Bu tarz daha fazla örnek incelemek için buraya göz atabilirsin
Tabii her teknolojide olduğu gibi demokratik üretim de olumsuz çıktılar barındırıyor.
Amerika’da bireysel silahlanma konularının bu kadar gündemde olduğu; tüm dünyada gelişen ulusalcılık ve otoriterlik trendini takip eden kitlesel göç sorunlarının bulunduğu bir dönemde 3B yazıcılar da evde kayıtsız ve kontrolsüz silah üretimini kolaylaştırdığı için endişe yaratıyor.
Daha önce birkaç kez konu edindiğimiz 3D yazıcı ile bireysel silahlanma konusuna dair detayları ve endişeleri oldukça iyi betimleyen bir belgesel / haber bulunuyor. Bunu da izlemenizi tavsiye ederim.
2013’te İsrailli bir gazeteci, 3D yazıcısı ile ürettiği bir silah ile parlamento binasına giriş yapmayı ve başbakan Netanyahu konuşma yaparken silahı çıkarıp elinde birkaç saniye tutmayı hatta başbakana doğrultmayı başardı. Gazetecinin, riskleri gösterebilmek için özel hazırladığı bu dosya sonradan İsrail yetkilileri tarafından “sorumsuzca” olarak nitelendirildi.