Marmara Üniversitesi’ndeki 3. Uluslararası Robot Olimpiyatları’na hem robotları izlemek hem de üniversitedeki ekosistemi bir daha analiz edebilmek için gittim aslında ama sonra fark ettim ki robotların belirlenen parkuru en önce bitirmeye çalışması pek de ilgi alanıma girmiyor. Bu yüzden sadece etkinlikteki konferans kısmına verdim tüm dikkatimi.

Saat 10.00’da etkinliğin açılış konuşması ve yetkilililere edilen teşekkürlerin devamında sahneye çıkan SECHOB OFFENSIVE kurucusu Kubilay Onur Güngör‘ün güzel sohbeti benim adıma çok güzel bir başlangıç oldu.

Herhangi bir görsel sunum yapmayan Kubilay Hoca, profesyonel iş hayatından sonra bu şirketi nasıl kurduğunu ve şirketindeki ARQUANUM ile CYBER STRUGGLE departmanlarının hangi alanda çalışmalar yaptığını aktardı ve direkt olarak soru-cevap seansına geçti.

Hoca dedim çünkü kendisi birkaç yıl öncesine kadar bu okulda öğretim görevlisi olarak da gençlere bir şeyler anlatmış; genel olarak öğretmen sıkıcılığından kurtulup gençlerin bir hayal kurarak bunun peşinden koşmalarını sağlamak istemiş. Lakin bir şeyler yolunda gitmediği veya gitmeyeceğini düşündüğü için bu görevini bırakma kararı almış. Bu konuyu biraz yüzeysel geçti ancak hem sahnedeki süresi boyunca hem de sonrasındaki çay sohbeti sırasında görebildiğim kadarıyla; kurduğu şirketteki sertifikalı eğitim konusuna yatırım yaptığı bilgisini de eklediğimde kendisinin fazlaca eğitim meraklısı bir insan olduğunu hissettim. Sanırım, üniversite öğrencilerinin hedefsiz bir şekilde okula gidip gelmelerinden biraz ‘yorulmuş’.

6 farklı kitapta katkısı bulunduğunu söyleyen Kubilay Onur Güngör, bu kitapların yabancı olmasından ve Türkçe çevirilerinin henüz yapılmamasından dolayı multidisipliner yaklaşım üzerine odaklandığı bir kitap için çalışmalara başladığını da söyledikten ve eğitim sistemimizin ilgi alanlarımızı keşfetme konusunda hiç yardımcı olmadığını vurguladıktan sonra kariyerine nasıl başladığı ve nasıl ilerlettiğine dair sorular ağırlık kazanmaya başladı.

Anneyi bir telefon almaya ikna etmenin de bir hack olduğunu söyleyen konuşmacı, küçükken amcasının sürekli kullandığı kilitli bir sandığı açmak ile başlayan ‘kırma’ güdüsünü bilgiyle besledikten sonra üniversitedeki güzel bir kızın blog hesabındaki şifreli yazılarını da hackleyerek bu konuda kendini ilerlettiğini söyledi.

Siber güvenlik sektöründe yapay zeka ile ilgili denemelere başladıklarını söyleyen Güngör, şu an için deep learning (Derin öğrenme) algoritmalarının henüz tatmin edici olmadığını aktarsa da doğa seslerini dinleyerek hareket eden cisimlerin cinsini anlayabilecek bir sistem üzerinde çalıştıkları detayını verdi. Bu cihazın dağlarda belirli yerlere yerleştirilerek hareket eden canlıların hayvan mı yoksa terörist mi olduğunu anlayabilmek için kullanılması planlanıyor.

“Python, Ruby, Go şu an en çok tavsiye edilen diller. C ve Assembly gibi diller ise ekstra bir değer katar. Hangisi olursa olsun, bir dile hakim olmak önemli”

Siber güvenlik uzmanı, arka kısımlardan gelen “İnternette güvenli gezmek mümkün mü?” sorusuna ise “Security is enemy of usability” cevabını verdi. Kendisinin Encrypted bir disk bölümü oluşturduğunu ve önemli bilgilerini buraya aktardığını söyleyen Güngör; güçlü şifreler kullandığını ver her bulduğu linke tıklamadığını söyleyerek günümüzde tamamen güvenli bir internet deneyiminin yaşanamayacağını ama biraz dikkatli olmanın ciddi faydalar sağlayabileceğini vurguladı.

Security is the enemy of usability

Son olarak İngilizce öğrenilmesi gerektiğini de hatırlatan konuşmacı; yurt dışındaki insanların gerçekten araştırmacı ve takipçi insanlar olduklarını söyledi. Kendi web sitelerinin henüz İngilizce versiyonu olmadığı zamanlarda bile girişlerin %20’sinin yurt dışı kaynaklı olduğunu ve birçok kez “Şu kısımda ne demek istediniz? Google Translate çok iyi çeviremedi” gibi mailer aldıklarını söyledi. “Eğer kaliteli iş yapıyorsanız, birileri sizi bulur” diyerek sözlerini bitirdi.

Eray Erten / 4B Mühendislik 

Sonrasında birkaç öğrenci ile birlikte 1 saat kadar ayakta sohbet eden Güngör ile hep birlikte çay içmeye gittik ve yaklaşık 1 saat daha sohbet ettikten sonra ben 4B Mühendislik CEO’su Eray Erten’i dinlemek için konferans salonuna döndüm.

Bursaspor’da yedek kaleci olarak kariyerine başladığını ve ilk maçında elinin kırılması sonucu futbolu bırakmak zorunda kaldığını söyleyen Eray Erten o sıralar hiç gidip girmediği mühendislik derslerine girmeye ve okulu bitirmeye karar verdiğini söyledi. Sonrasında bir şirkette çalışırken arkadaşıyla birlikte işi bırakmaya ve bir 3B yazıcı yapmaya karar vermişler ve toplamda 10 bin TL birikimle profesyonel hayata elveda demişler. Kendi yazıcılarını geliştiren ikili 6 ay boyunca herhangi olumlu bir dönüş sağlayamadıkları için çok zor durumlarda kalmışlar ancak sonrasında bir hocalarının bağlantısı sayesinde Amerika’da buldukları ortaklar ile birlikte Kickstarter’a girmişler.

Eğlenceli ve samimi anlatımıyla salonun uyanık kalmasını sağlayan Erten, 50 bin dolar hedefle fonlamaya açılan Robo isimli yazıcının Kickstarter’da 672 bin dolar topladıktan sonra ilk yılında 18 farklı ülkede binlerce satış yaparken Türkiye’de sadece 178 satış yaptığını söyledi ve bunu Türklerin, yazıcının Türk üretimi duyduğunda “Kesin bir bit yeniği var” diye düşünmesine ancak yabancı üretimi olduğunu duyduğunda “Adamlar yapmış” düşüncesine sahip olmalarına bağlayarak neden yıllardır Robo’nun Türk üretimi bir marka olunduğunu kimsenin bilmediğini açıklamış oldu. Sonraki sene yazıcılara “Made in USA” bandrolü basan girişimciler o yıl Türkiye’de yaklaşık 2 bin adet satış yapmış.

Genel olarak salondaki lise öğrencilerini hareket etmeye teşvik edecek şekilde konuşmalar yapan ve bol bol espriler ile süsleyen Eray Erten konuşmasının sonlarına doğru geçen sene yaşanan Türkiye-Amerika krizi sırasında Amerikalı ortaklarının tutumları yüzünden ortaklıktan ayrıldıklarını ve bu sene Ottoman 3D isminde bir yazıcıyı piyasaya süreceklerini de söyledi. Hem lazer ve oyma kafası ile CNC görevi görebilecek hem de FDM bir 3B yazıcı olarak hizmet edebilecek olan Ottoman 3D “fabrikalar artık evimizde” deyimini her anlamıyla karşılamak istiyor.

 

Share:

administrator

1997’de Nevşehir-Ortahisar’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde Basım Teknolojileri eğitimi görüyor. Gazeteciliğe ve doğru bilgi alma hakkına inanan Hasan, bir Onaran olarak sosyal inisiyatifin ve eğitimin gücüne inanıyor, geleceğin nerede olduğunu araştırıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.